Sayfalar - Pages

11 Aralık 2020 Cuma

Bozkurt ve Lotus Davası

 

 Bozkurt ve Lotus Davası

Bozkurt-Lotus davası, 2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki Fransız vapurunun Ege denizindeki Midilli açıklarında çarpışarak batması ve 8 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi sonucu Bozkurt'un kaptanı ile beraber Fransız gemisinin nöbetçi kaptanı Demons'un İstanbul'da Türkiye Devleti tarafından tutuklanması neticesinde başlayan uluslararası bir davadır.

 
 
Dava öncesi
Fransa, tutuklama kararına itiraz ederek Fransız kaptanını Türkiye'nin tutuklama yetkisi olmadığını iddia etmiştir. Bunun üzerine Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na başvurulmuş, 1934 yılındaki Soyadı Kanunu ile Bozkurt soyadını alacak olan Mahmut Esat'ın Türkiye'yi savunduğu bu dava Türk tezinin kazanması ile sonuçlanmıştır.


Mahmut Esat dava öncesi süreci şu şekilde anlatmıştır:
    « Bir gün Atatürk ve İnönü beni nezdlerine çağırdılar. Meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım: "Paşam, Lahey Adalet Divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim. Müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete bir daha dönmem. Fakat kazanacağız. Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. Halbuki Lahey Divanına gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir." Bu sözler üzerine Atatürk bana şu şekilde cevap verdi: "Güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır".
    

Lotus Prensibi
Fransa, Türkiye'nin yaptığı tutuklamanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürerek açık denizlerde işlenen suçlarda, yalnız geminin bağlı olduğu devletin kovuşturma hakkı bulunduğunu savundu. Adalet Divanı bunun zorunlu ve kesin bir kural olmadığına kanaat getirip suçun etkisinin Türk gemisinde görülmesi sebebiyle Türkiye Devleti'nin olayla ilgilenme hakkı bulunduğunu belirtti ve Fransız kaptanı hakkında kovuşturma yapmakla Türkiye'nin uluslararası hukuka aykırı davranmadığını kabul etti. Bu karar, literatüre Lotus prensibi ya da Lotus yaklaşımı olarak geçti ve "açık denizlerin serbestliği ilkesi" adı altında 1958 tarihli "Cenevre Açık Deniz Sözleşmesi"nde sözleşmeye taraf tüm ülkeler için kural hâline getirildi.


İlgili maddeler

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (United Nations Convention on the Law of the Sea)
İlgili kitaplar
    Gülseren Akalın. “Bozkurt-Lotus Davası ve Atatürk”, Atatürk Araştırma Merkezi, V. Uluslararası Atatürk Kongresi 8 – 12 Aralık 2003, Ankara; Beşinci Uluslararası Atatürk Kongresi (Bildiriler), C. II, s. 1555-1565, Ankara, 2005
    Mustafa Balcıoğlu, Enver Bozkurt, M. Akif Kütükçü, Yasin Poyraz. Bozkurt Lotus Davası, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003. ISBN 975-591-477-3


Kaynakça:

https://www.google.com/search?q=bozkurt+ve+lotus+olay%C4%B1&source=lmns&bih=750&biw=1536&client=firefox-b-d&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwihwtq05cbtAhXVOuwKHfkABkcQ_AUoAHoECAEQAA

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/d/other/hukuk.png

https://lh3.googleusercontent.com/proxy/UOOzKuTN_CHMXKowheNPhoazvPqeVBR4sLN_Ef3mfMYWTEqjnGkW49P1e_A

iy2ArNjxlqXkwvw4A8Xsa-mzpLtrmoX6A

https://i4.hurimg.com/i/hurriyet/75/750x422/5bdec82c67b0a82078e58ff7.jpg

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bozkurt-Lotus_davas%C4%B1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder