9 Aralık 2018 Pazar

Bluetooth Sembolü


MS 10.yy’da Danimarka halklarını tek bir çatı altında toplamak isteyen ve yaban mersini sevgisi sebebiyle sürekli olarak mavi dişlerle gezen  “Bluetooth” lakaplı Kral HaraldBlåtand’a dayanan sembol, tüm cihazları tek çatı altında toplamak isteyen teknoloji sebebiyle de aynı adı taşımaktadır.
Bluetooth teknolojisinin sembolü, Kral HaraldBlåtand’ın baş harfleri kullanılarak oluşturulmuştur. Sembol mavi renk üzerinde bulunan dişleri andırmaktadır.


 


4 Eylül 2018 Salı

Kitap Önerisi: Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu


 Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!


İlk Yayınlanma Tarihi: 1922
Yazar: Stefan Zweig
Tür: Kurgu
Uyarlamalar: Letter from an Unknown Woman (2004), Meçhul Bir Kadının Mektupları (1948), Only Yesterday (1933)


2 Eylül 2018 Pazar

Denemeler 1 : Kiralık Bedenler ve Zihinler (4. Bölüm)

.... Şimdiden 2 tüp  adrenokortikotropik olmuştu. Elektrik verilen mahkum doktor Helsin tarafından 1 hafta boyunca müşaade altında tutulacak. Eğer mahkumda herhangi bir yan etki olmazsa bu uygulama devam ettirilecekti. Şimdi Fred, hazırladığı limana bir mahkum ve Martin'i yerleştirecekti. Hazırlıklar tamamlandı ve ilk kontrollü değiş tokuş için nefesler tutuldu. Bir şırınga ile elektronik bir düzenek, vücuda kontrollü olarak verilmek için hazırlandı. Fred, mahkuma ve Martin'e birkaç kabataslak sorular sordu. İsim, soyisim, memleketi, burcu vs. Bunlar, zihin değiş tokuşunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini test etmek içindi.

Profesör ve doktor Helsin mahkum ve Martin'in yanına gittiler. Fred herşeyin hazır olduğunu gördüğünde limanı aktif hale getirdi. Uzaktan kumanda ile adrenokortikotropik dolu şırıngaları enjekte etti. Hormonun beyne etki etmesi 1 dakika gibi bir sürede tamamlandı. Denekler gözlerini açtıklarında, profesör ve doktor Helsin sorular sormaya başladılar. Martin mahkumun bildiklerini, mahkum da Martin'in bildiklerini söyledi. Zihin değiş tokuşu gerçekleşmişti. Proje başarılı olmuştu. Fred profesöre sarıldı. Çok mutluydular. Herşey başarılıydı. Mahkum aynada kendine bakmak istedi. Matin'in biyomekanik vücudu onu korkutmuştu biraz. "Ben sürekli burada mı kalacağım ?" diye sordu: Fred : "Hayır, biz sizi değiştirene kadar sadece." dedi.

Fred, odadaki herkesin elini sıktı, sarıldı ve tebrik etti. Gönüllü mahkumlar ve Fred, mahkumiyetlerini bu projede gönüllü olarak devam ettirmek istediklerini, bu iş için ekstra bir para istemediklerini söylediler. Fred, cezaevi savcısı ve müdürle konuştuktan sonra izinleri ayarladı. Mahkumlar hazırlanmak üzere tekrar cezaevine nakledildiler. Fred ve profesör Jack, Matin'i de alarak Fred'in evine gittiler. Fred, bunu eski patronuna haber vererek maddi destek almaları gerektiğini söyledi. Profesör kabul etti. Patronla görüştükten sonra patronu ona bir hafta içinde geri dönüş yapacağını söyledi. Patron Fred'e dönüş yaptığında herşey hazırdı. Cezaevi savcısı, Fred'i arayarak gönüllü mahkumların hazır olduğunu söyledi. Bir araçla Fred'in evine geldiler. Mahkumlar bundan sonra Fred'in gözetimi altındaydılar.

Projenin üzerinden birkaç ay geçmişti. Fred ve profesör bir şirket açmışlardı ve bu şirkette gönüllü mahkumların da desteğiyle kontrollü zihin değiş tokuşlarını yapmaya başladılar. İnsanlar bu proje sayesinde, zihinlerini başka bir bedene aktarabilecek ve bu beden istedikleri gibi geliştirip değiştirebileceklerdi. Öncelikle değiştirilecek zihin, mahkumlardan ya da hazırda bir beden varsa ona aktarılıyor. Adrenokortikotropik hormonu yine mahkumlardan alınıyor ve her değiş tokuş için 0.1 ml adrenokortikotropik yeterli oluyordu. Değiştirilen zihin, yeni bedeniyle hayatına devam ediyordu. Müşterinin bedeni ise ne için verildiyse örneğin; spor yapacaksa, kiralandığı süre boyunca spor yaptırılıyor ve geri teslim ediliyordu. Dövmenin acısından korkuyorsa, dövme yapılıyor ve teslim ediliyordu. Bu gibi bedensel faaliyetler tamamlanıp müşteriye bedeni teslim ediliyordu.

Bir de beden değişimi vardı. Bu ise, müşterinin zihnindeki tüm bilgiler müşterinin onayıyla kopyalanıyor ve başka bir zihne aktarılıyor. Tüm becerileri, ezberledikleri, hobileri vs. Daha sonra başka bir zihne aktarılıyor. Hazırlanan bu yeni zihin, müşterinin yerine geçiyordu. Müşteri ne kadar isterse o kadar. Aşırı iş stresinden yorulmuş bir işadamı, işini bırakıp tatile gidemiyor ama çalışması da lazım, işte bu yöntem çok etkili oluyordu. Birkaç yıl sonra devlet, yapılan bu projeleri kendi denetimi altına alarak yasadışı olayların ve dolandırıcılıkların önüne geçmek için bir önlem almıştı. Fred, profesör Jack, doktor Helsin, Martin ve gönüllü mahkumlar, insanlığa hizmet etmek için bu projeyi destekliyor ve devam ettiriyorlardı. Ne zamana kadar sorunsuz devam edecek ? Kim bilir...

SON
(Yayının tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanım ve kaynak belirtilmeden yapılan paylaşımlar yasaktır.)


Denemeler 1 : Kiralık Bedenler ve Zihinler (3. Bölüm)

.... Martin'in vücuduna yapılan depoya adrenokortikotropik hormonu nasıl aktarılacaktı daha doğrusu mahkumun kontrollü olarak bu hormonu salgılaması nasıl sağlanacaktı ? Profesör, mahkuma çok üzüldüğü ya da çok korktuğu örneğin öleceğini düşündüğü bir olay yaşayıp yaşamadığını sordu. Mahkum, polislerin onu yakalamadan hemen önce ayağından vurulduğunu, ve o sırada öleceğini sandığını söyledi. Profesör mahkuma olayı daha ayrıntılı olarak anlatmasını istedi. Ve Fred'e mahkumun vücudunda bulunan karaciğerinin hemen üstünde bulunan beze takılı şırınganın kapağını açması için eliyle işaret etti. Mahkum, olayı en baştan anlatmaya başladı.

İlk mahkumdan alınan adrenokortikotropik miktarı yalnızca 0.5 ml idi. Bu miktar bir değiş tokuş operasyonu için yeterliydi fakat kontrollü olarak nasıl alacaklardı ya da aynı anda birden fazla değiş tokuş için bu kadar adrenokortikotropiki nereden bulacaklardı ?. Doktor Helsin profesöre, bu hormonun vücudun öleceğini sandığı anda salgıladığını, yani hormonu alacakları kişilerin hemen orada öleceklerini sanmaları gerekiyordu. Fred, bir insanın 25-80 mA arası elektrik akımında ölmeyeceğini fakat öleceğini düşüneceğini söyledi.

 Profesör Fred'e: "Ne yani mahkumlara elektrik mi vereceğiz ? 2000'li yıllarda değiliz Fred aklını mı kaçırdın sen ?" diye çıkıştı. Fred: "Bu elektrik akımı onları öldürmez sadece biraz gıdıklar, eh biraz da nefes almalarını zorlaştırır ama ölmezler emin ol eğer bir kişi bile ölürse kendimi füzyon jeneratöründe pişiririm." dedi. Profesör, Fred'in bu cesur sözlerine güvenerek, diğer mahkumlara döndü ve şöyle dedi: "Evet beyler adamı duydunuz. Bunun için gönüllü olmak isteyen var mı ?" diye sordu. Mahkumlardan birkaç dakika ses çıkmadı. Sonra biri, arkadaşlarına zaten ölene kadar içeride olduklarını nasıl olsa çıkamayacaklarını söyledi. Mahkum elini kaldırdı ve gönüllü olmak istediğini söyledi.

Fakat bir ricası vardı. Profesör, "söyle" dercesine başını salladı. Gönüllü olan mahkum, eğer bu proje başarılı olursa, projede gönüllüler listesinde isimlerinin yer almasını istiyordu. Fred söze atladı: "Tabiki seve seve yaparız hatta şimdiden yazmaya başlayalım, adın nedir ?" diye sordu ve mahkumun adını bir kağıda yazdı. Mahkum hazırlanan küçük elektrik ünitesine geçti. Vücuduna bazı kablolar ve yeşil bantlar yapıştırıldı. Elektrik verilmeden önce mahkum kendi kendine : "Annem bilim adına birşeylere yardımcı olduğumu görseydi mutluluktan ağlardı." dedi.

Fred elektriği vermeden önce mahkuma sadece biraz gıdıklanacağını ve nefesninin sıkışacağını söyledi. Kontrollü olarak derin derin nefes alması gerektiğini söyledi. İlk mahkuma yapıldığı gibi bu mahkuma da karaciğerinin üzerinden bir şırınga sokuldu ve şırınganın ucu bir tüpe aktarılacak şekilde hazırlandı. Elektrik Fred'in korku dolu titremeleri arasında verildi. Mahkum "Ah lanet olsun çok acıdı !" diye bağırdı. Fred sürekli sakin olmasını ve derin derin nefes almasını söylüyordu mahkuma. Mahkum Fred'e: "Lanet olsun kapaaaaat şunuu öleceğimmm !" diyr bağırırken adrenokortikotropik damlamaya başladı.

Yaklaşık 0.4 ml dolduğunda elektrik kesildi. Mahkum sadece nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Doktor Helsin iç organlarında bir ağrı ya da acı olup olmadığını sordu mahkuma. Mahkum, lütfen bir dakika izin verin dercesine gözleri kapalı, kafası öne eğik bir şekilde işaret parmağını kaldırdı. Fred adrenokortikotropik tüpünü yavaşça çıkardı. Birkaç dakika sonra herşey normale döndü. Mahkum gülerek : "Lanet olsun gerçekten öleceğimi düşündüm !" dedi.... Devamı Gelecek... 

(Yayının tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanım ve kaynak belirtilmeden yapılan paylaşımlar yasaktır.)

31 Ağustos 2018 Cuma

Denemeler 1 : Kiralık Bedenler ve Zihinler (2. Bölüm)

... Prototip insanlar tarafından hayretle inceleniyordu. Projeye destek veren insanlar patronu tebrik ediyor, prototipe sorular soruyor, eğleniyorlardı. Fakat bu güzel atmosfer gazetecilerden birinin "Peki nasıl bitkisel hayata girdiniz, yani eski bedeniniz ?" diye sormasıyla bozuldu. İçeride bir sessizlik olmuştu. Herkes Prototipin vereceği cevabı merakla beklerken prototip çoktan devrelerini yakmıştı. Güç düğmesindeki ışık sönünce teknisyenler apar topar onu götürdüler. Patron oradaki iş adamlarıyla konuşmaya gittiğinde Fred de prototipe bakmak için arka tarafa gitti. Böyle olacağı belliydi. 

Sunumdan sonra 1 hafta patron ve Fred hiç konuşmadılar. Telefon çaldı. Patron Fred'i şirkete çağırdı. Maddi desteğin tamamen kesildğini ve projenin sona erdirildiğini söyledi. Fred eşyalarını topladıktan sonra son bir kez prototipi görmek için depoya gitti. Prototip ile biraz uğraşdıktan sonra zihninin boşaldığını değil de sadece mekanik beden ile biyolojik beden arasında bir geçiş yaptığını anladı. Fakat bir zihin iki bedende yer alıyordu. Yani zihin değiş tokuş yapacak başka bir zihin bulamıyor ve uygulama hata veriyordu. Fred bunu kimseye söylemeden prototipi alıp alamayacağını sordu patrona. Patronuı onu alabileceğini söyledi.

Fred çocukça bir heyecan ile eve gitti. Doğrudan prototipi elektriğe bağladı ve uğraşmaya başladı. Fakat değiş tokuş yapacak başka bir zihin yoktu. Kontrollü bir değiş tokuş için bir liman hazırladı. Bu limana kendini bağladı. Prototipe kaza anını sordu. Prototip kendini kapattı. O anda Fred de bayıldı. Gözünü açtığı zaman biyomekanik bedende kendisi vardı. Diğer genç yani Martin de Fred'in bedenindeydi. Martin çok sevinmişti. tabiki Fred ondan çok sevinmişti. İkiside evin içinde oradan oraya yürüyor, çığlık atıyor, birbirlerine sarılıyorlardı. Herşey çok iyi gitmişti ama bunu kontrollü olarak nasıl yapacaklardı ?

Fred, profesörü aramaya karar verdi. Profesör Fred'in evine geldi. Kapıyı biyomekanik vücut içinde Fred açtı. Profesör şaşırmıştı. "Fred sen misin ?" diye sorma ihityacı duydu. Oturup konuşmaya başladılar. Fred, bunu kontrollü olarak nasıl başarabileceklerini öğrenmek istiyordu. Profesör bunun ancak Martin'in o anı düşündüğünde vücudunda ne salgıladığını öğrenerek bulabileceklerini söyledi. Birkaç deneyden sonra bu hormonun adrenokortikotropik olduğunu öğrendiler.

 Fakat bu hormon dışarıda bulunamayacak bir hormondur. Fred, bunu hastanede birkaç deney yaparak elde edebileceklerini söyledi. Profesör birkaç cerrah arkadaşıyla görüştü. Biri, kendilerine 45 km uzaklıktaki bir eyalette başhekim olarak görev yapan doktor Helsin idi.
Helsi'nin yanına gittiler. Hastaneye yılda birkaç kez mahkumlardan oluşan gönüllü bir hasta takımı gönderiliyordu. Helsin, bu adamlardan birkaçını bu deney için kullanabileceklerini söyledi. Martin'in bedenine bir depo yaptılar. Mahkumdan alınacak olan adrenokortikotropik bu depoda birikecek ve zihin değiş tokuşu yapılacağı zaman bedene enjekte edilecekti... Devamı Gelecek.... 

(Yayının tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanım ve kaynak belirtilmeden yapılan paylaşımlar yasaktır.)




30 Ağustos 2018 Perşembe

Denemeler 1 : Kiralık Bedenler ve Zihinler (1. Bölüm)

Zaman... Teknolojinin durdurulamaz ilerleyişinin üzerinden birkaç yıl geçmesi. Her yıl çıkan yeni telefonlar, bilgisayarlar ve arabalar artık her gün çıkmaya başlamıştı. İnsanlar alışveriş furyasının içinde kaybolmuş gitmişlerdi. Fakat bu ilerlemeyi avantaj olarak kullananlar da var. 29 yaşındaki bilgisayar mühendisi Fred, 10 yıldır üzerinde çalıştığı zihin ve beden değişimini üniversitedeki öğretmeni profesör Jack Nillman ile tamamlamışlardı. Bu buluş onları yüzyılın belki bin yılın mucitleri olarak tarihe kaydedecekti. Bu yöntem ile bedenlerini ya da zihinlerini geliştirmek isteyen fakat zamanı ya da enerjisi olmayan insanlar zihinlerini ve bedenlerini belli bir ücret karşılığında geliştirebileceklerdi. 

Fred üniversiteden mezun olduktan sonra 2 yıl iş bulamadı. 2 yılın sonunda mahallesine yakın bir caddede bir ofiste büro elemanı olarak çalışmaya başladı. Bir gün patronunun bir yazılım hatasını onarması için onu odasına çağırmasıyla herşey değişti. Fred yazılımı silip tekrar yazdı ve yükledi. Bu hareketi patronunun hoşuna gitti. Patronu Fred'i yeni açılmış fakat hızlı yükselen bir biyo-elektronik şirketine önerdi. Fred 2 hafta sonra orada çalışmaya başladı. Bu şirket Fred'in fikrinden farklı olarak robotlara benzeyen fakat dış vücut olarak yarı mekanik , mantık ve iç organlar olarak biyonik olan yarı insan yarı robotlar yapmaya çalışıyorlardı. 

Biyonik parçalar, bitkisel hayata girmiş ya da kazada ölen genç insanların bedenlerinden elde ediliyordu. Kalp ve beyin gibi çok önemli parçaların, mekanik olarak dışarıdan müdahale edilerek sonsuza kadar yaşatılması planlanıyordu. İşin içinde senatörler ve eski devlet başkanları da vardı. Fikir ciddi bir mali desteğe sahipti fakat bunu başarabilecek ya da en azından başarmaya cüret edecek dehalara sahip değildi. Fred bu dehalardan biriydi. Kendisi mekanik mühendisi değildi fakat organların mekanik parçalarla uyum içinde çalışması için gerekli olan yazılımları yazıyor ve kontrol ediyordu. Şirket 10 aylık bir prototip süresi verdi. 10 ayın sonunda hazırlanan prototip halka sunulacaktı. Hata kabul edilemezdi. 

Maaş ve hayat kalitesi olarak herşey Fred'i memnun ediyordu. Tek sorunu beyninin çok çalışmasıydı. Aylar gün gibi geçiyordu. Fred herşeyin hazır olduğunu düşündüğünde sürenin bitmesine 2 ay kalmıştı. Son kontrolde robot çalıştırıldığında herşey iyi gidiyordu. Beyni ve kalbi 2 yıl önce trafik kazasında bitkisel hayata giren bir gençten alınan biyomekanik robot, herşeyi kusursuz olarak yapıyor ve organları kusursuz olarak çalışıyordu. Fakat kaza anını hatırladığı zaman beyni aşırı yüklenmeye sebep oluyor ve tüm devreler işlevsiz kalıyordu. Fred umutsuzluğa kapılmıştı. Yapamayacığını düşünüyordu. Patrona durumu anlattı. Patron da son 1 hafta içinde olduklarını, yeni bir projeye başlayamayacaklarını söyledi. 

22 NeoNisan 2299. Sunum günü gelmişti. Prototip açılma düğmesine basıldıktan sonra insanların karşısına çıktı. (böylesi üstün bir teknolojide neden açma kapama düğmesi bulunuyordu; çünkü, elekriğin icadından itibaren elektrik ve elektroniğe güven olmadığı için insanoğlu herşeyin kendi kontrolünde olmasını istiyordu.) Prototip gayet rahat ve akıcı yürüyor, konuşuyor, sorulara cevap veriyordu. Patron ve Fred çok gergin bir şekilde onu izliyorlardı. Fred içinden kimsenin kaza hakkında birşey sormaması için dua ediyordu.... Devamı Gelecek...

(Yayının tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanım ve kaynak belirtilmeden yapılan paylaşımlar yasaktır.)

29 Ağustos 2018 Çarşamba

İngilizce: Turistler için giriş diyalogları

Yurtdışına çıkacağınız zaman gideceğiniz ülkenin dilini profesyonel olarak bilmenize gerek yok. İngilizce uluslarası bir dil olduğu için ihtyacınız olan cümleleri bilmeniz sizin için yeterli olacaktır. Bu gideceğiniz ülkenin dili içinde geçerlidir. İşte bazı İngilizce giriş diyalogları:

Merhaba : Hello (Hello)
Nasılsın ? : How are you ? (Hav ar yu)
Teşekkür ederim : Thank you (Tenk yu)
İyiyim, teşekkürler : Fine, thanks (Fayn, tenks)
Rica ederim : You are welcome (Yur velkım)
Benim adım...... : My name is ...... (may neym iz......) 
Senin adın ne ? : What is your name ? (Vat iz yor neym ?)
 ........'a nasıl gidebilirim ? : How can I go to .....? (Hav ken ay go tu ......?)
Günaydın : Good morning (gud morning)
İyi akşamlar : Good evening (gud ivning)
İyi geceler : Good night (gud nayt)
Yardımınız için teşekkürler : Thanks for your help (Tenks for yur help)
Şehir merkezine nasıl gidebilirim ? : How can I go to the city center ? (Hav ken ay go tu dı siti sentır)

17 Ağustos 2018 Cuma

Kitap Önerisi: Dönüşüm


Franz Kafka'nın 1915'te yayımlanan Dönüşüm adlı öyküsü, yazarın, anlatım sanatının doruğuna ulaştığı bir eseridir. Küçük burjuva çevrelerindeki yozlaşmış aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen bu uzun öykü, aynı zamanda toplumun dayattığı, işlevini çoktan yitirmiş kalıplara bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı bir biçimde dile getirir.

Kitabın Değişim olarak bilinen adının gerçekte Dönüşüm olduğu, ifadesini Ahmet Cemal'in açıklamasında bulur: "Gregor Samsa'nın bir sabah kendini yatağında bir böcek olarak bulması, salt bir değişim değil fakat 'başkalaşım'dır O, insanlığını koruyarak bazı değişiklikler geçirmemiştir; artık farklı bir canlı türü olmuştur."

Bu açıklama, Kafka'nın eserini tanımlarken kullandığı ifadeyle de örtüşür: "Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay." 

İlk Yayınlanma Tarihi: 1915
Yazar: Franz Kafka
Özgün dili: Almanca
Yayıncı: Kurt Wolff
Ülke: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
Türler: Hikâye, Absürd Kurgu, Slipstream

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Kitap Önerisi: Fahrenheit 451


Fahrenheit 451, Ray Bradbury'nin 1951'te ilk defa basılan ünlü bilim kurgu romanıdır. Baskıcı bir gelecek toplumunun anlatıldığı bu kitap aynı zamanda distopya olarak da sınıflandırılabilir.

"Guy Montag bir itfaiyeciydi. Televizyonun hüküm sürdüğü bu dünyada kitaplar ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag'ın işi ise yasadışı olanların en tehlikelisini yakmaktı: Kitapları.

Montag yaptığı işi tek bir gün dahi sorgulamamıştı ve tüm gününü televizyonla kaplı odalarda geçiren eşi Mildred'la beraber yaşıyordu. Ancak yeni komşusu Clarisse'le tanışmasıyla tüm hayatı değişti. Kitapların değerini kavramaya başlayan Montag artık tüm bildiklerini sorgulayacaktı.

İnsanların uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne vardı? Gerçeklerin farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir miydi?

Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz. Bir şey eksik. Etrafa bakındım. Ortadan kaybolduğunu kesinlikle bildiğim tek şey, on-on iki yıldır yaktığım kitaplardı."
Ayrıca roman, 2018 yılında Ramin Bahrani tarafından beyaz perdeye uyarlanmıştır

Yazar: Ray Bradbury
Çevirmen: Dost Körpe
Yayınevi :İthaki Yayınları 
Orijinal Baskı :1953
İlk Baskı :2018 
Tür: Ütopyacı ve distopyacı kurgu
Ödüller: Prometheus Şeref Kürsüsü Ödülü, Retro Hugo En İyi Roman Ödülü

13 Haziran 2018 Çarşamba

2002 Dünya Kupası Dönüşü Milli Takımımıza Eşlik Eden F-16'lar

Milli takımımız 2002 Dünya Kupası’nda oynadığı futbol ve elde ettiği başarılarla tüm dünyanın dikkatini çekmiş, Türk halkının göğsünü kabartmıştı. İşte o Dünya Kupası’ndan dönen milli kadroya Türk hava sahasına girdikten sonra muhteşem bir sürpriz yapılmıştı.
O gün, yani 30.06.2002 Milli takımın yurda ayak basacağı gün Atatürk Hava alanında tüm inişler ve kalkışlar iptal edilmiş, alan tamamen Milli takımımızın uçağına ve onları bekleyen halkımıza ayrılmıştı. Milli takım uçağı Türk hava sahasına girdikten kısa bir süre sonra iki tane Türk F-16 savaş uçağı onlara eşlik etmek için havalandı.

Bir süre sonra iki F-16 uçağı biri sağında biri solunda olmak üzere Milli takım uçağının yanında konuşlandılar. F-16’lar ve Milli takım uçağı arasında telsizde geçen konuşmalardan sonra duygulanmamak elde değildi. Bu iki F-16 uçağımız Atatürk Hava limanına kadar Milli takım uçağına eşlik etti. Hatta kendilerine el sallayan futbolculara F-16 pilotlarımız, uçakları sallayarak cevap vermişlerdi. Şimdi sizleri o muhteşem görüntülerle baş başa bırakıyoruz…


12 Haziran 2018 Salı

Samuraylar ve Ninjalar

                         Samuraylar ve ninjalar, ışık ve karanlık kadar farklı görünüyor olsalar da bu iki ölümcül savaşçı klanının kökenlerinin, bir kadın kılığında iken iki düşmanını öldüren “Japonya Prensi Yamato”nun hikayesine dayandığına inanılmaktadır. Hem Prens Yamato’nun eylemlerine onların savaşçı yollarını bağlıyor. Her ikisi de savaşma yollarını Prens Yamato’nun eylemlerine dayandırmaktadır.
Samuraylar Ortaçağ Japonyasında büyük savaşçılar olarak kabul edilirdi. Samuraylar ülke çapında saygın Japon ordusunun elit sınıfı idi. En yüksek rütbeli sosyal sınıfta yer almaktaydılar. Samuraylar mirasları ile çok gurur duyarlardı ve rakiplerine meydan okumadan önce klanlarının adını ve soylarını ilan ederlerdi. Bir dizi sıkı kurallara bağlıydılar ve savaş sanatında iyi eğitilmişlerdir. Ninjalar ise toplumdakilerin korktukları ve çekindikleri kanun kaçakları ya da paralı askerlerdir. Ninja ya da “Shinobi” yolunun siyasi rakiplerin ihtiyaçlarını yerine getirmek için ortaya çıktıkları düşünülmektedir. Ninjalar kendi kimliklerini gizliyor ve gölgeler içinde yaşıyorlardı. Belirli bir fiyat karşılığında casusluk, suikast, zehirleme gibi işler yapıyorlar tüm bunlar samuraylar tarafından etik olmayan ve hatta utanç verici olarak kabul edilirdi.

 Kıyafetler ve Görünüm
Samuraylar savaşçıdır ve savaşçı gibi giyinirlerdi. Ninja kıyafetlerine göre daha renkli ve daha parlak olsa da, samuray kıyafetlerinin hala kasvetli bir havası vardır. Geleneksel “Kimono”yu kapsamaktadır ancak bunun samuray versiyonu kendi yüksek sosyal statülerini simgelemesi için pamuk yerine ipekten yapılmıştır. Genellikle çok parlak ve gösterişli renklerden kaçınılmalıdır ancak bu durum samuraylar kendi klanlarının renklerini taşıdıkları savaşlar sırasında değişmiştir. Savaşlarda samuraylar kendi kimonolarının üzerine özel tasarlanmış bir zırh giyerlerdi. Zırhlar çeviklik verecek şekilde çok esnek ve hafif olması için yapılmıştır.
Ninjalar karanlık savaşçıları olarak kabul edilirdi ve bu da onların kıyafetlerine yansımıştır. Gizlilik ve gerilla taktikleri ustası olan ninjalar bu çalışmalarında onları destekleyen kıyafetleri benimsemiştir. Sadece gözlerini açıkta bırakan siyah renkli bütün vücudu kapatan üniformalar giyerlerdi. Bu kıyafet ninjaların karanlıktaki kamuflajlarını desteklemektedir. Ninjalar nadiren herhangi bir zırh giyerlerdi ve giydiklerinde ise zırhları her zaman çok hafif olurdu.

Savaş Teknikleri
Tüm samurayların becerilerinin en temeli olan kılıç sanatını öğrenmeleri gerekirdi. Daha deneyimli savaşçılar kendilerini okçuluk ve diğer silahların kullanımı gibi diğer dövüş sanatları konusunda da eğitirdi. Samurayların en yüksek sınıfındakiler kendilerini “Daito-Ryu Aiki-jujutsu” konusunda eğitirdi. “Daito-Ryu Aiki-jujutsu” o zamanlarda hiç bir silah kullanmadan yumruk yumruğa yapılan savaş tekniğinin en iyi formunu kabul edilirdi.
Ninjalar ise casusluk görevlerini tamamlamak için dövüş sanatlarının tamamen yeni bir formunu geliştirdiler. “Ninjutsu”, hız ve çeviklik odaklı sistematik bir dövüş sanatı biçimidir ve ninjaları tüm zor ve tehlikeli görevleri yerine getirebilmeleri için eğitmeyi sağlardı. Ninjaların gizli doğası nedeniyle bu sanat hakkında bilinenler çok azdır ve çok az kişi bunu uygulamaktadır.

Bağlılıkları
Samuraylar Japon ordusunun en yüksek rütbeli subaylarıdır. Bağlılıkları federal lordlarınadır. Bushido, samurayların amaçları için gerekirse ölmeleri gerektiğini savunur ve Japon tarihi federal beyleri ve leydilerinin hizmeti için canlarını ortaya koyan cesur samuray hikayeleri ve efsaneleri doludur.
 
Ninjalar sadece klanlarına bağlıdır ve para el değiştirdiğinde klanın bağlılığı da değişir. Böyle bir sadakat yüzeysel görünüyor olsa da, diğer klan üyelerinin çıkarları için ölüme göğüs geren ninja efsaneleri yıllardır bilinmektedir.

Yaşam Biçimleri
Samurayların sıkı kuralları vardır buna “Bushido” ya da samuray yolu denilmektedir. “Bushido: The Soul of Japan” kitabının yazarı Nitobe Inazo, Bushido’yu her samurayın dikkate alması gereken etik ve ahlaki ilkelerin kodu olarak nitelendirmektedir. Kod büyük ölçüde söylenmeyenler ve yazılmayanları içerir. Yıllar süren askeri eğitim ve disiplinin sonucudur. Bushido bir samurayı tanımlar ve onun kurallarına uymada başarısız olanlar ağır şekilde cezalandırılır. Bushidonun ahlaki kodları arasında onur, cesaret, sadakat, kendini kontrol gibi değerler bulunmaktadır.
Öte yandan ninjaların yöneten kodları yoktur onlar paralı askerlerdir. Yine de hala insanlık tarihindeki en iyi savaşçı ırklardan biri oldukları söylenmektedir. Ninjalar çalışkan, sabırlı, yaratıcı, disiplinli ve akıllı idi. Bu nedenle, samurayların bazı ince niteliklerinden yoksun olsalar bile yine de tarihe isimlerini yazdırmayı başarmışlardır.
 
Sonuç olarak, biri bir ninja ile bir samurayı bir araya getirip birbirlerine meydan okumalarını sağlayana kadar kimin üstün olduğuna dair merakımızı gideremeyeceğiz. Ancak hem ninjaların hem de samurayların ideolojileri, yaşam tarzları ve savaş teknikleri konusunda farklılıkları olan olağanüstü savaşçılar olduklarını biliyoruz. Her ikisi de çalışkan, kararlıdır ve amaçlarına ulaşmak için kendi metotları vardır.


Kaynak:

 


9 Mayıs 2018 Çarşamba

Atlı Kadın Kütüphaneciler


Kentucky’nin izole dağ topluluklarına okuma kitabı sunmak için, genellikle şafak vakti, karlı yamaçlar ve çamurlu dereler boyunca basit bir hedef doğrultusunda yola koyulurlardı.
1930’lu yıllarda ABD’de yaşanan Büyük Buhran halkı hem sosyal hem de kültürel açıdan derinden etkilemişti. yeni bir kalkınma planı yapılırken sahnede yine kadınlar göründü. Okumak ve okutmak için dağ taş demeden gezip kitap dağıtan kadınların hikayesini paylaşıyoruz.
Atlı kütüphaneciler olarak bilinen bu kadınlar Kentucky eyaletinin en uzak bölgelerine o zamanlarda atlarıyla kitaplar taşımış. İşsizliğin de boy gösterdiği bu dönemlerde hem kadınlara iş olanağı sağlanmış hem de vatandaşların dergi, kitap ulaşımında kolaylık sağlanmış. Bu da okuma yazma oranında ciddi bir artış göstermiş. Haftada 160-200 km arası yol kat eden bu kadınlar zaman zaman ise gittikleri yerlerde oturup kitap da okurlarmış. Bu kadınlar gece gündüz demeden sabahın erken saatinde yola koyulur, görevli oldukları 29 bölgedeki evlere kitapları, dergileri ulaştırırlardı. 1938 yılında ise bu kadınların sayısı 274’e ulaştı. Ancak ‘yeni kalkınma politikası’nın içinde işsizlik oranının azaltılması da yer aldığı için 1943 yılında kadınların bu projesine son verildi. Bu kadınların kitap ulaştırdığı insanların onlara dair görüşlerden biri ise şöyle:
“Bize getirdikleri kitaplar hayatımızı kurtardı.”

 Atlı kadın kütüphaneciler, aslında tüm dünyaya çok önemli bir mesajı tekrar vurguladı. Herşeyin çözümü okumaktan geçer. Nerede olursanız olun, hangi konumda olursanız olun okumaktan vazgeçmeyin...



Kaynak:


12 Nisan 2018 Perşembe

Dolar Adı Nereden Gelir?

Amerikan doları, Amerika Birleşik Devletleri'nin resmî para birimidir. ABD doları diye de adlandırılır. Dünyada en yaygın kullanılan dövizdir. Peki Amerikan doları (USD) adını nereden aldı?

 On altıncı yüzyılın başlarına Alman prensliğinin Slovakya’daki gümüş yataklarına akın etmesi ile yeni bir yerleşim yeri, yeni bir kent oluşur. Çok zengin gümüş kaynakları olan maden ocaklarından daha sonra adı Kropth tarafından adı (yeni keşfedilen Uranüs gezegenine ithafen) Uranyum konulan yeni bir maden keşfedilecek. Antoine Henri Becquerel radyoaktiviteyi tanımlayacaktır. Einstein’ın meşhur enerji denklemi e=mc² denklemi ile maddeden enerji elde edilecektir.

Doların öyküsüne gelince: İşte bu bölgeden daha çok maden çıkarmak, gümüş dışında da madenler çıkarmak amacıyla deli gibi çalışmalara başlamadan önce Avusturya-Macaristan kralının namına gümüş paralar bastırılır. Bu paraya kralın adı yani "Joachimsthaler" adı verilir. Bu ad çok uzun olduğundan “thaler” olarak kısaltılır. ABD Doları’na da adını verir. Yine  para birimini bu madenlerden elde edilen gümüş paraların adından alan ABD, yine ilk kez bu madenlerde bulunan Uranyum elementi ile Enrico Fermi liderliğinde ilk atom bombasını yapacaktır.
(Güncel ABD Dolarının TL karşılığı)


Kaynak:

11 Nisan 2018 Çarşamba

Facebook Kapanıyor mu?

Mark Zuckerberg'in Facebook kullanıcılarının kişisel bilgilerini Cambridge Analytica şirketine sattığını açıkladıktan sonra Facebook kullanıcıları çok büyük bir rakamla hesaplarını kapatmaya başladılar. Hesaplarını kapatanlar arasında birçok ünlü isim bulunuyor. 10 Nisan 2018 Türkiye saatiyle 22.00'da senatör Garry Peters'in sorularına cevap vermeye başlayan Mark Zuckerberg yaklaşık 3 saatir kişilerin özel gizlilik içeren verileri, fotoğrafları gibi daha birçok konu hakkındaki soruları yanıtlıyor. Akıllarda tek bir soru var tabiki. Facebook kapanacak mı? Bunu ilerleyen günlerde hepimiz öğreneceğiz.
(Senatör Peters)

6 Nisan 2018 Cuma

Annunakiler (The Annunakis)

Mısır, Sümer, Maya, Çin gibi bütün eski medeniyetlerin dini kültlerinde hep benzer figürler var. Altın ve yiyecek sunulan tanrılar. Bir kısmı yarı insan ve yarı hayvan şeklinde tasvir edilmişler. Fakat buna rağmen kimsenin aklına hepsinin benzer olması dışında aslında aynı varlıklar olabilme ihtimali gelmemiş. Ta ki günümüz medeniyetlerinin tohumlarını attığı kabul edilecek derecede gelişmiş bir uygarlık olan Sümerlere ait bazı tabletler ortaya çıkıp Sümer metinlerinde "Annunaki" adı verilen ve anlamı "gökten inen elliler" olan birtakım tuhaf varlıklarla ilgli bölümler okunana kadar. Metinlerde gökyüzünden gelen varlıkların insanlara bilmedikleri şeyleri öğrettiği ve bunun karşılında da altın yiyecek ve değerli madenlerden aldıkları bahsediliyor. hatta bu varlıklar belli zamanlarda dünyaya inerek düzeni tekrar geri koyuyorlar. 
Sümerler astornomi konusunda ileri derecede bilgiliydi yani gezegenleri ve yıldızları ayırt ederek hareketlerini de gözlemleyebiliyorlardı. Sümer yöneticilerinin kullandığı ve imza yerine geçen bir mühür var. Mührün üzerinde günümüzden 5 6 bin yıl önce işlenmiş olan güneş sistemine ait bir tasvir yapılmış. Fakat küçük bir farkla. Gezegen sayısı bizim bildiğimizden 1  fazla. Fazla olarak görülen gezegen ise Annunakilerin yaşadığı yer olarak belirtilmiş. Belki de Sümerlerin günümüz teknolojisiyle bile ancak son yıllarda keşfedebildiğimiz şeyleri bilmeleri de bu gezegenden gelen Annunakiler aracılığıyla gerçekleşmişti. Öyle ki yazıyı, hukuk sistemini, hükümet ve meclisi, tekerleği birçok ilaç çeşidini ve mineralleri dahi ilk bulan medeniyet Sümerlerdi. Metinlerde yazanlara göre bu kadar ilerlemelerini gökten inen ellilere yani Annunakilerin getirdiği bilgilere borçlulardı. İşin ilginç kısmı ise Sümer medeniyeti Mezopotamya'da yani bugünkü Irak Suriye ve Türkiye'nin bir kısmını da içine alan bölgede yaşamışlardı. Buna rağmen Annunakiler gerçeği ile sadece burada karşılaşmıyoruz. Binlerce kilometre uzakta Amerikada yaşayan ve yine birçok gizeme sahip olan Maya Uygarlığı da aynı derecede benzer ve şaşırtıcı. Arkeologlar Amerika kıtasındaki kazı çalışmaları sırasında bir takım garip heykellere rastladılar. Heykeller binlerce yıl öncesine ait olmasına rağmen üzerlerinde günümüzde kullanılan astronot kıyafetleri vardı. 
Bu olanlar hayal ürünü olabilir miydi? Hangi hayalperest günümüzde kullanılan kulaklık, maske, telsiz gibi objeleri hayal edip tasvir edebilirdi ki? Anlaşılan Annunakiler uğradıkları toplumları dehşete düşürmüş ve insanlar da onları tanrılar olarak kabul etmişlerdi. Annunakilerin dünyadaki izleri sadece sümer ve maya medeniyetleri ile sınırlı kalmıyor. Yine güney amerikada keşfedilen ve bugün naska işaretleri olarak bilinen tuhaf işaretlerde annunaki tasvirlerine birebir uyuyor. Şekiller devasa boyutlarda. Çöllerin ortalarına ve yüksek dağların zirvelerine çizilen bu şekiller göküyüzündeki varlıklara seslenme amacıyla yapılmışlar. Naska işaretleri sümer ve maya medeniyetindeki annunaki tasvirlerine birebir benziyor. Birbirinden bu kadar uzak mesafedeki medeniyetlerin aynı düşünce ile göklerden inen varlıklara hitaben yapmaları ilginç değil mi?
Bütün medeniyetlerde tanrı tasvirleri annunakilere benzer bir anlatımla yarı insan ve yarı hayvan şekliyle yapılmışlar. Ne tesadüfse bu inanışların olduğu bütün uygarlıklar kendi dönemlerinin en ileri toplumları olmuşlar. Mısır, sümer, maya medeniyetleri gibi. Bütün bu medeniyetlerde de tanrılara sık sık yiyecek ve altın adandığını görüyoruz. Mısır uygarlığında yarı insan yarı hayvan şeklindeki tanrılara altın ve yiyecek sunuluken çizilmiş birçok tasvir mevcut. Peki annunakiler neden dünyaya geldiler?
Bu olay hakkında yazılan sümer metinleri duruma bir açıklama getiriyor. Metinlerde anlatılanlara göre annunakilerin yaşadığı gezegende altın çok az olduğu için onlar dünyayı seçmişlerdi. Altının birçok bilimsel kullanım yöntemi olduğunu bilyoruz. Örneğin güneş ışınlarından gezegeni korumak, hastalıkları tedavi etmek, en iyi iletken olarak kullanılması ve radyasyon miktarının kontrolü gibi. Buradan yola çıkarak annunakilerin altın amacıyla gelmesi gayet kabul edilebilir bir durum. Yine metinlere göre annunakiler inanılmaz derecede uzun ömürlere sahip. Ki bunu altın sayesinde elde ettikleri düşünülüyor. Sümerler tanrılara altın ve bolca yiyecek sunmuşlar. Aynı inanış mısır ve maya medeniyetlerinde de var. Belki de mısır firavunları annunakilerden öğrendikleri gibi uyurken altın bir maske takıyorlar ve günlük hayatlarında da vücutlarına altın tozu sürüyorlardı. Öyle ki günümüz arkeologları m.ö. 3000 yılında yani 5 bin yıl önce fırat ve dicle nehirleri kenarlarında altın çıkarıldığını tespit ettiler. Tekerleği yeni icat etmiş bir toplum çıkarılan bu altınlarla ne yapıyor olabilirdi? 
Bulunan eski bir mısır hiyeroglifinde mısır firavununun vasiyeti yer alıyor. Vasiyette tanrıların altın çıkardığı madenlerin haritası yer alıyor. Arkeologlar haritada bahsedilen yerlere gittiklerinde gerçekten de burada antik madenler olduğunu gördüler. Fakat altına dair hiçbir iz bulamadılar. Ve yapılan araştırmalar sonucunda bilim dünyası şoke olmuştu. Bu madenler mısır medeniyetinden de binlerce yıl önce kurulmuştu. Yani annunaki araştırmaları gösteriyor ki birileri insanlardan önce gezegeni büyük ölçüde tabiri caizse boşaltmışlardı. 
Türkiyede Afyon sınırları içinde yer alan frigya vadisi olarak bilinen vadide bazı izler bulunmuştu. İzler belirli bir simetri çerçevesinde kilometrelerce devam ediyordu. İzler o kadar belirgindi ki arkeologlar buralarda araç kullanıldığından emindiler. Fakat yapılan incelemeler sonucu izlerin tam 15 milyon yıl öncesine ait olduğu çıktı. İzler sadece Türkiyede de değildi. Malta, İspanya, İtalya, Bulgaristan ve Ukrayna'da bile vardı. Aynı izler ve aynı ölçekler.
Sümer metinlerinde annunakiler hastalık yayan mavi bir taşın çıkarıldığı madenlerden bahsediyorlar. Bir maden şirketi 1970 li yıllarda Afrikada uranyum çıkarmak üzere çalışmalara başladıklarında uranyum oranının beklenilenden çok daha düşük olduğunu gördüler. Birkaç araştırmadan sonra binlerce yıl önce bu uranyum rezervlerinin tüketildiğini buldular. Bu olayı destekler nitelikte araştırma yapılan madenlerden birinin sümer metinlerinde bahsi geçen maden güzergahlarından birinin üzerinde bulunuyor olmasıydı. Metinlerde geçen hastalık yayan mavi taş tam da burada bulunan uranyumdu. 
Sümer metinlerine göre annunakiler her birkaç yüzyılda ihtiyaçlarını karşılamak üzere dünyaya tekrar geliyor. Her geldiklerinde öğrettikleri yeni bilgiler de insanlığa ışık tutuyor. Söylentilere göre annunakiler gezegenimizi terketti fakat birkaç grup kimliklerini gizli tutarak insanlara benzer şekillerde dünyamızda yaşamaya devam ediyorlar. Birkaç gizli yeraltı gruplarının annunakilerden oluştuğu ve bazı önemli konumlarda bulundukları da söylentiler arasında yer alıyor.


Kaynak:

2 Nisan 2018 Pazartesi

Film Önerisi: Çiçero: "Yüzyılın Casusu" (2019)

 

Ayla filminin yapımcılarından... Kod adı "Çiçero"olan gerçek adı Elyesa Bazna (İlyas Bazna)'nın İkinci Dünya Savaşı zamanında Nazi Almanyası adına Türkiye'deki İngiltere büyükelçiliğinde yaptığı casusluğu anlatan film. İlyas Bazna'yı canlandıran oyuncu Erdal Beşikçioğlu. Filmin gösterime giriş tarihi 2019. Biraz beklemek gerekecek fakat film beklemeye değer gibi görünüyor. Özellikle de ikinci dünya savaşıyla ve casuslukla ilgilenen kişilerin seveceği bir film. bu film ile dünyada ikinci dünya savaşı filmleri çıkaran ülkeler arasına Türkiye de girmiş olacak. İkinci dünya savaşı konulu filmler neden bu kadar önemli ya da dikkat çekiyor ? Çünkü çekilen filmlerin yarısı bazı ülkelerin resmen propagandası niteliğinde (özellikle hollywood menşeili olanlar). Tarafsız bakış açısı taşıyan filmlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef. Umarım film çıkmadan bir engelle karşılaşmaz.

Film

Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu
Yönetmen: Serdar Akar
Senaryo: Ali Can Yaraş
Filmden Kareler
 

Fragman

Elyas (İlyas) Bazna (1904-1970)


28 Haziran 1904 yılında Priştine'de dünyaya gelmiştir.Babasının ölümünden sorumlu tuttuğu İngilizlerden nefret etmesi, parasal kazanç arzusu ve hep bir operacı olmak istemesine rağmen II. Dünya Savaşı esnasında Ankara'da çeşitli büyükelçiliklerde uşaklık yapıyor olması casusluk yapmaya başlamasına önayak olmuştur. Franz von Papen'in sefareti döneminde Ankara'daki Almanya Büyükelçiliği'ne gizli İngiliz askeri ve diğer istihbaratını satmıştır.

II. Dünya Savaşı yıllarının Ankara'sından önce Yugoslavya Krallığı büyükelçisinin, daha sonra Almanya büyükelçiliği müsteşarının uşaklığını yapmıştır. Almanya elçilik müsteşarı mektuplarını okuduğu için kısa sürede İlyas Bazna'yı kovmuştur.

Bazna, 1944 yılında Alman büyükelçiliğinde görevli bir sekreterin Müttefikler safına iltica etmesi üzerine, ele geçmekten korkarak İngiliz büyükelçisinin yanındaki görevinden ayrılmıştır. Hizmetleri için Nazi Almanyası istihbarat servisi Abwehr tarafından kendisine 300.000 Sterlin ödenmiştir. Ancak İlyas Bazna daha sonra, ödenen paraların, Almanların İngiliz ekonomisini çökertmek için bastıkları sahte sterlinlerden olduğunu farketmiştir. Savaşın bitiminden bir süre Federal Almanya hükümetine karşı tazminat davası açmış, çok uzun süren bir davadan sonra kendisine mütevazı bir ödeme yapılmıştır.
Elyesa Bazna casusluk yaptıği yıllarda Von Papen'in taktığı kod adının Çiçero olduğunu bilmiyordu. Hatta, kendisinin Çiçero olduğunu ancak 1950’de, sefarette belgeleri teslim ettiği Moyzisch'in tüm yargılamaların ardından inzivaya çekildiği Tirol Alpleri'nde yazdığı anılarından ve yine 1950'de, İngilizlerin artık bu casusluk olayını açıklamasıyla öğrenebildi.

I was Cicero (Ben Çiçero'ydum) başlığı altından yayınladığı anılarından ise daha yüksek bir kazanç elde etmiştir. Kitabı 1951 yılında 5 Fingers (Beş Parmak) adı altında, Joseph L. Mankiewicz'in yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmış, Bazna rolünü James Mason oynamıştır. Elyesa Bazna 1970'te, Münih'te 66 yaşında, yoksul bir gece bekçisi olarak ölmüştür.

Kaynak:

 


 

Etiketler

antik roma (5) antik (4) roma (4) savaşı (4) zihinler (4) agarta (3) atlantis (3) avrupa (3) cumhuriyet (3) dünya (3) evrim (3) günü (3) kiralık (3) modern (3) mu (3) polonya (3) sparta (3) şambala (3) agarta ve şambala (2) birinci dünya savaşı (2) doktor (2) fransa (2) fuarı (2) havari (2) ingiliz (2) isa (2) kitap (2) krakow (2) latince (2) mart (2) mitoloji (2) nato (2) nazi (2) of (2) osmanlı (2) poland (2) saint (2) seal (2) simülasyon teorisi (2) spartan (2) tanrı (2) the (2) ww2 (2) çanakkale (2) 1 (1) 10 kasım (1) 12 mart (1) 17 march (1) 17 mart (1) 18 (1) 1807 (1) 1846 (1) 1915 (1) 1916 (1) 1923 (1) 1926 (1) 1950 (1) 1953 (1) 1963 (1) 1972 (1) 1984 (1) 1992 (1) 2 (1) 2002 (1) 24 kasım (1) 29ekim (1) 3 (1) 3 aralık (1) 4 (1) 451 (1) 4temmuz (1) 8 (1) Classical (1) E.T. (1) Erich von Däniken (1) Generalfeldmarschall (1) Schindler (1) Simo (1) Termopylae (1) Vivaldi (1) WWII (1) adası (1) afrika (1) akciğerli (1) akhilleus (1) akif (1) aldous huxley (1) alien (1) alman (1) amerikan (1) annunaki (1) antalya (1) antik mısır (1) arabaları (1) arap (1) arditi (1) ars longa (1) astronot (1) atahualpa (1) atatürk (1) atlı (1) attack (1) ayaklanma (1) ayla (1) azerbaycan (1) aziz (1) balık (1) baron (1) barry (1) barry seal (1) barselona (1) bartholomew (1) bayramı (1) başkentleri (1) benim (1) beren saat (1) bilinmeyen bir kadının mektubu (1) birinci (1) birleşmiş milletler (1) biyoloji (1) bizans (1) black (1) black friday (1) blizkrieg (1) bluetooth (1) bozkurt (1) bugün (1) böcek (1) cajamarca (1) call (1) call of duty (1) camridge analytica (1) can yayınları (1) canavar (1) canlı yayın (1) castle (1) casus (1) cemmat (1) cepherkülü (1) cesur yeni dünya (1) cicero (1) circus (1) color festival (1) cuma (1) dalga (1) dava (1) davinci (1) dead (1) death (1) demir (1) demir maskeli adam (1) demirağ (1) denizli (1) devrim (1) deyişler (1) die (1) diego velazquez (1) distopya (1) doktrini (1) dolar.thaler.usd.uranyum (1) doodle (1) double u (1) double v (1) doğal seçilim (1) doğu roma (1) dragon roll (1) duolingo (1) duty (1) dönüşüm (1) dünya kupası (1) dünyam (1) düzen (1) earth (1) ebulfez (1) edvard munch (1) elmas (1) elçibey (1) engelsiz (1) english (1) enver paşa (1) erdal beşikçioğlu (1) ermenistan (1) ersoy (1) erwin (1) evrim ağacı (1) extraterrestrial (1) fabrikası (1) facebook (1) fahrenheit (1) fahrenheit 451 (1) fermi (1) fermi paradoksu (1) festivali (1) fetih (1) filistin (1) flatliners (1) fortress (1) fransız (1) fransız devrimi (1) franz kafka (1) friday (1) gaga (1) gemi (1) genetik (1) george orwell (1) germany (1) gombe (1) google (1) great (1) göbeklitepe (1) han (1) harbi (1) hawking (1) hayha (1) hazreti isa (1) hikayesi (1) hipodrom (1) hippodrome (1) hiyerarşi (1) hocalı (1) hürkuş (1) ibrahim esen (1) idam (1) ihtilal (1) ihtilali kebir (1) ikigai (1) ikinci dünya savaşı (1) ilaç (1) ilber (1) ilber ortaylı (1) ilk (1) ilyas bazna (1) imparatorluğu (1) ingilizce (1) inka (1) iskandinav (1) island (1) ismail enver bey (1) ispanya (1) ispanyol (1) israil (1) istiklal (1) isyanı (1) italian (1) italyan (1) ittihat ve terakki (1) izmir (1) jane goodall (1) japonların (1) joseph (1) judas (1) kabile (1) kadın (1) kadınlar (1) kahama (1) kalende (1) kalesi (1) kanlı (1) kanlı noel (1) kara (1) kara veba (1) kara ölüm (1) karbon (1) kardaşev (1) kardaşev ölçeği (1) kartel (1) kasakela (1) katliam (1) katliamı (1) kaza (1) kemal (1) kiraliık (1) kiralık zihinler 1 (1) kiralık zihinler 2 (1) kiralık zihinler 3 (1) kiralık zihinler 4 (1) kitap fuarı (1) konyaaltı (1) kore (1) kral (1) kraliçe (1) kurs (1) kurt (1) kurtlar (1) kuruluş (1) kültür başkenti (1) kütüphaneci (1) kıbrıs (1) kızların suskunluğu (1) kızıl (1) labe (1) lakedaimon (1) lambda (1) las meninas (1) lave (1) leonidas (1) list (1) listesi (1) lomza (1) lotus (1) luger (1) lupercalia (1) lupercalia festivali (1) mahkeme (1) marşı (1) maskeli (1) maximus (1) maya (1) medeniyet (1) mehmet (1) memento (1) men (1) metro (1) metrosu (1) milli takım (1) modern insan (1) modern seçilim (1) molon (1) mori (1) moscow (1) moskova (1) muavenet (1) music (1) mustafa (1) mutlu (1) mühendisliği (1) münih (1) naim süleymanoğlu (1) ne (1) nedimeler (1) neuschwanstein (1) ninja (1) noel (1) norveç (1) norway (1) nur yerlitaş (1) nuri (1) olayı (1) olimpiyat (1) ortaylı (1) ortaçağ (1) oskar (1) osowiec (1) panzer (1) parabellum (1) paradoks (1) paradox (1) paris (1) paristen sevgilerle (1) pat barker (1) patrick (1) pers (1) pizarro (1) podcast (1) popülist (1) red (1) red alert 2 (1) remus (1) ressam (1) romalı askerler (1) rommel (1) romulus (1) ronald reagen (1) rose (1) rose adası (1) rose island (1) rus (1) saint patrick (1) saldırısı (1) samurai (1) samuray (1) sara is missing (1) savaşçı (1) saygı (1) science (1) selanik (1) sevgi (1) sevgilerle (1) sevgililer günü (1) seçilim (1) simulacra (1) sirius (1) sirius a (1) sirius b (1) sirius yıldızı (1) skalası (1) society (1) soldier (1) sorun (1) sosyal (1) sosyoloji (1) sovyetler (1) soyqırımı (1) soğuk savaş (1) space (1) spirituelism (1) sscb (1) st (1) st patrick (1) stalin (1) stefan zweig (1) stephen (1) stolk (1) sushi (1) suşi (1) sümer (1) sürü (1) sırrı (1) tahsin (1) tank (1) tanrıların (1) tanrıça (1) tanzanya (1) tarih (1) tarih dosyası (1) tarihi (1) tecavüz (1) teknoloji (1) termofil (1) terör (1) thy (1) tilkisi (1) timur (1) tinycards (1) tip 1 (1) tip 2 (1) tip 3 (1) tip 4 (1) tip 5 (1) tip a (1) tip omega (1) treni (1) trident-javelin 2017 (1) troya (1) turist (1) türkiye (1) tıp (1) ulusal park (1) ussr (1) uygarlık (1) uyuşturucu (1) uzaylı (1) uçak (1) uğur yücel (1) v (1) valhalla (1) veba (1) veba doktoru (1) vecihi (1) viking (1) violence (1) violence and society (1) vita brevis (1) w (1) warrior (1) wave (1) welle (1) white (1) wolf (1) wolves (1) ww1 (1) xocalı (1) yahuda (1) yazıcı (1) yaşam (1) yehuda (1) youtube (1) yurdu (1) yüzyıl (1) yıldız (1) yıldız savaşları (1) yıldız savaşları projesi (1) zaferi (1) zırhlı (1) çizgi (1) çizgi ötesi (1) çiçero (1) çöl (1) çığlık (1) ölçeği (1) öpücüğü (1) ötesi (1) öğretmenler günü (1) ümraniye (1) ütopya (1) şehirleşme (1) şempanze (1)