15 Mayıs 2020 Cuma

Kitap Önerisi : Cesur Yeni Dünya (Aldous Huxley)

cesur yeni dünya

"Cesur Yeni Dünya" bizi "Ford'dan sonra 632 yılına" götürür. Bu dünyanın cesur insanları kapısında "Cemaat, Özdeşlik, İstikrar" yazan Londra Merkez Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde üretilirler. Kadınların döllenmesi yasak ve ayıp olduğu için, "annelik' ve 'babalık' pornografik birer kavram olarak görülür Toplumsal istikrarın temel güvencesi olan şartlandırma hipnopedya -uykuda eğitim- ile sağlanır. Hipnopedya sayesinde herkes mutludur; herkes çalışır ve herkes eğlenir. "Herkes herkes içindir."

"Cesur Yeni Dünya"nın önemi yalnızca ardılları için bir standart oluşturması ve karamsar bir gelecek tasarımının güçlü betimlemesiyle değil, aynı zamanda 'birey yok edilse de süren macerasının' sağlam bir üslupta anlatılmasıyla da ilgili. Huxley, yapıtını ütopa geleneğinin kuru anlatımının dışına çıkarıp 'iyi edebiyat' kategorisine yükseltiyor.

Yazar: Aldous Huxley

Çevirmen: Ümit Tosun

Yayınevi : İthaki Yayınları

Cesur Yeni Dünya, 1984 ve Fahrenheit 451, 20 yüzyılın ütopik ve distopik bağımsız üçlemeleridir. Yazarlar istediği yada korktuğu gelecek yüzyılı bu eserlerde gelecek nesillere aktarmak istemişlerdir.

Kaynakça:

https://i.ytimg.com/vi/0YqzUBwxaGo/maxresdefault.jpg

https://www.dr.com.tr/Kitap/Cesur-Yeni-Dunya/Edebiyat/Roman/Bilim-Kurgu/urunno=0000000066424

 


 


Kitap Önerisi : 1984 (George Orwell)

1984

Distopya olarak nitelendirilen George Orwell’ın bu şahane eseri, geçmişin aslında ne kadar da gelecekten izler taşıdığını ortaya koyuyor. 1948’de kaleme aldığı bu eser ile Orwell, günümüz modern dünyasına bir protesto bırakıyor. Her ne kadar kitabında 1984 yılını tasvir etse de kitabın derinliklerinde bugünden izler de bulabilmeniz mümkün. Bu durumda elbette ki George Orwell’ın ileri görüşlülüğü etkili.

Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı, toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor. Önlem alınmadığı takdirde nerelere sürüklenebileceğimiz konusunda ipuçları veren bu romanı, elinizden bırakamayacaksınız.

Modern Dünyaya Bir Protesto: 1984

Büyük Birader olarak adlandırılan kişi ve onun denetimindeki partisi, Okyanusya yönetiminin başıdır. Okyanusya’da Büyük Birader’in otoritesiyle, toplumda hiyerarşik bir sınıflandırma bulunur. Topluma, tüm insani duygulardan arınmalarını emreden Büyük Birader; ülkede aşkı, erotizmi, bireysel evliliği ve günlük tutmak gibi insani eylemleri de yasaklamıştır. Evlilikler, tamamen devlet kontrolündedir ve amaç yalnızca devlete hizmet edecek çocuklar yetiştirmektir. Diğer yandan, ülkedeki tüm yazılı ve yazısız yayın organları, sadece devlete bağlıdır ve asla kendi düşüncelerinizi ifade etmenize izin verilmez.

Çoğunluğun bu sisteme uyduğu ve itiraz etmeksizin Büyük Birader’e saygı gösterdiği Okyanusya’da, elbette ki sisteme karşı gelen kişiler olacaktır. Bunlardan biri de Doğruluk Bakanlığı’nda çalışan Winston’dır. İçerisinde bulunduğu sıkışmışlık hissi, onu her şeye karşı gelmeye itecektir. Hikayede burada başlar. Winston’ın başkaldırışı, Julia ile olan yakınlaşması ve eylemleri sonucu başına gelenleri George Orwell, büyük bir ustalıkla işlemiştir. Kitabın sonundaysa Winston’ın türlü işkenceler sonucu, devlete bağlı bir vatandaşa dönüştürüldüğüne tanık oluruz.

Bunu Biliyor muydunuz?

George Orwell kitabın geçtiği yıl olarak aslında 1980 yılını seçmiştir. Fakat kitabın tamamlanması, Orwell’ın hastalığının da etkisiyle uzadıkça yılı, 1982 olarak değiştirmiş, sonrasında ise 1984 yılında karar kılmıştır. Bunun nedeni ise Orwell’ın kitabın yazımını 1948 yılında tamamlamasıdır. Orwell, 1948’in son 2 rakamının yerlerini değiştirmeye karar verir. Böylece kitap, 1984 adı ile basılır.

Dil : Türkçe

Yazar: George Orwell

Çevirmen: Celal Üster

Yayınevi :Can Yayınları - Dünya Klasikleri Dizisi

 Kitap incelemesi için...

 Kaynakça:

https://i.idefix.com/cache/600x600-0/originals/0000000670424-1.jpg

https://www.dr.com.tr/Kitap/1984/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000064038

 


5 Mayıs 2020 Salı

İngilizler, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nı Neden Kaybetti?

Askeri Güç Olarak Üstün İngilizler, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nı Neden Kaybetti?

1775–1783 yılları arasında Büyük Britanya ve Kuzey Amerika'daki On Üç Koloni arasında geçen savaşı, o dönem için net bir şekilde daha güçlü olan Britanya tarafı tam olarak nasıl kaybetti?

amerikan bağımsızlık savaşı konusunda anahtar suallerden birisi, ingiltere'nin savaşı nasıl ve neden kaybettiğidir. savaşı ingilizler ne kadar kaybettiyse amerikalı kolonistler de o kadar kazanmamıştı. ingiltere, savaşı sömürgecilerin gayretlerinden bağımsızca yalnız başına kazanma imkanına sahipti, fakat kazanmayı seçeceğine, aşağı yukarıya savsaklık sebebiyle kaybetmişti.
çoğu çarpışmada, sözgelimi fransa ve ispanya bir yanda, ingiltere, avusturya ve birleşik eyaletler diğer yanda olmak üzere, ispanya kralı 2. charles'ın ölümü üzerine yapılan, ancak sonuçsuz kalan savaşta, yedi sene savaşları'nda, napoleon dönemi savaşlarında, amerikan iç savaşı'nda, fransa-prusya savaşı'nda, çağımızın iki dünya savaşında, savaşanlardan birinin zafer veya mağlubiyeti askeri kavramlarla izah edebilir. bunlar gibi çoğu çarpışmada tarihçiler, kimi stratejisel ve stratejik kararlar, bazı seferberlikler, bazı muharebeler, bazı lojistik hesaplamalar (endüstriyel imalatı ayarlamak veya savaş gücü oluşturmak benzeri veyahut kolayca hırpalama metodu gibi bir veya ansızın fazla belirli etken gösterebilir. yeniden tarihçiler, "bu gibi tek veya birleşik etkenlerden rastgele biri, çarpışanların birinin başarısızlığına veya savaşa devam etmesini imkansız kılmaya yeterlidir" demektedir. yeniden de amerikan bağımsızlık savaşı'nda, tarihçilerin doyurucu olarak ortaya koyabilecekleri bu gibi etkenler yoktur. hem de genelde 'neticesi belirleyici' olarak belirtilen iki muharebe; saratoga ve yorktown muharebeleri, amerikan ahlak kavramlarına göre 'neticesi belirleyici' sayılabilir veya belki de geçmişte yapılan hataların farkına varılmasının ışığında kılıcın keskin iki yanı gibi görülebilir. bu kavramlardan hiçbiri, ingiltere'nin savaşa devam edebilme kapasitesini ne zayıflatmış ne de ciddi bir şekilde bozmuştur. savaş, saratoga'dan sonra dört sene daha devam etmiş ve bu müddet içinde bir dizi zafer, ingilizler'in uğradığı bozgunları yerine koymuştur. comwallis, new york'ta abluka edildiğinde, kuzey amerika' daki ingiliz askerleri hali hazırda tam ve eksiksiz, hali hazırda rastgele bir yerde operasyonlara devam edebilecek şekilde yer tutmuş ve hali hazırda stratejik ve sayısal olarak avantajlı bir pozisyondaydı. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ne waterloo ile karşılaştırılabilir net bir zafer, ne de gettysburg ile karşılaştırılabilir, kaçınılmaz bir 'dönüm noktası' bulunmaktaydı. görüldüğü kadarıyla sanki herkes yorgun düşmüş, sıkılmış, alakasını kaybetmiş ve toparlanıp yuvaya dönme hazırlığına başlamıştı.

amerikan tarihi ders kitaplarında, bazı standart izahlar, ingiliz askeri bozgunlarının askeri izahları olarak sunulmaktadır. bunun nedeni, tabii olarak bu tür izahların amerikan silahlı güçlerinin yiğitliğini ortaya koymasıydı. örneğin, açıkça belirtilmese de, genelde tekliflen tüm sömürgeci kuzey amerika'nın silahlanarak kendisine karşı hasmane duygular besleyen ingiltere ile yüz yüze gelmesiydi. bu vaziyet napolyon veya hitler'in rusya'yı işgal teşebbüslerinde, tüm halkın birleşerek düşmana karşı koymasına benzetilebilir. yeniden de çoğu zaman kuzey amerika'nın vahşi hayatın sürdüğü bölgelerinde, sömürgeciler tarafından uygulanan ve bölgeye uyarlanılabilen, gayri muntazam gerilla çatışmalarında eğitimsiz ve bölgeye uyum sağlayamayan ingiliz silahlı gücünün bu gibi öğelere sahip olmaması öne sürülmektedir. genel olarak sıklıkla öne sürülen bir konu da ingiliz komutanların yetersiz, beceriksiz, tembel, ahlaksız, düşüncesiz ve manevra yeteneksiz olduğuydu. bu olguların her birine tek tek bakmak gerekir. 


harbiden ingiliz silahlı gücü, kendisine karşı ihtirasla birleşmiş ihtilalciler veya halkla karşı karşıya değildi. 1775'te sömürgelerdeki 37 gazeteden 23'ü asilerden yana, yedisi ingiltere'ye sadık ve yedisi de tarafsız veya kimseye teslim olmamıştı. şayet bu vaziyet toplumun tutumunu yansıtıyorsa, yüzde 38'i bağımsızlığı desteklemeye hazır değildi. gerçekte asallı bir sayıdaki sömürgeci, anavatan olarak nitelendirdikleri yerle etkin olarak ilişkiliydiler. ingiliz askerlerine gönüllü olarak casusluk yaptılar, gönüllü olarak bilgi ve araç gereç taşıdılar. çoğu silahlanarak ingiliz düzenli birlikleri yanında sömürgeci komşularına karşı çarpıştılar. savaşın seyiri sürecinde ingiliz silahlı gücüne katılmış takriben 14 'kralcı' alay bulunmaktaydı.
ingiliz silahlı gücünün kuzey amerika' da yer alan savaş türüne ne uygun ne de eğitimsiz olduğunu tartışmak müdafaa edilebilir değildir. genel izlenimlere rağmen çatışmaların çoğu gayri muntazam savaşları içermiyordu. çoğu tamamiyle avrupa'daki çatışmalar türünden, tamamiyle ingiliz silahlı gücü ve içindeki fiyatlı hessen askerlerinin üstün olduğu abluka etme ve geniş alanda yapılan savaşlardı. fakat gayri muntazam savaşlarda dahi ingiliz silahlı gücü dezavantajlı değildi.
görmüş olduğumuz gibi 20 sene önce amherst, wolfe ve buyruğundakiler kuzey amerika'yı fransa'dan almak için tamamıyla bu tür bir savaş uygulamışlardı. sahiden, ingiliz silahlı gücü, orman ve nehirlerde şart olan ve avrupa savaş alanlarında kullanılan strateji ve formasyonların geçersiz olduğu savaş türünün lideri olmuştu. hessen askerleri bu tür taktiklerde harbiden savunmasız olabilirlerdi, fakat amherst'in daha önceki tüfekli alayı olan 60. piyade alayı gibi ingiliz birlikleri sömürgecileri kendi oyunlarında yenebilirlerdi ve yenmişlerdi de. tüm sömürgeci askeri öncüler, bu oyunları ingiliz komutanlarından öğrenmişlerdi.

geriye ingiliz komutanlarının yetersizlik ve beceriksizlikleri suçlamaları kalmaktadır.

komutanlardan biri olan sir john burgoyne için bu suçlamalar belki geçerlidir, ama yeniden de üç ileri gelen komutan olan sir william howe, sir henry clinton ve lord charles cornwallis için geçerli değildir. gerçekten, howe, clinton ve cornwallis, amerikalı meslektaşları kadar beceriliydiler. üçünün de sömürgelere karşı yenilgiden çok zaferleri vardı. üçü de önceden becerilerini ortaya koymuşlardı ve tekrar ortaya koyma ihtimalleri vardı. bilhassa howe, 20 yıl önce fransızlat a karşı yapılan savaşta ehemmiyetli bir rol oynamış, ticonderoga' da can veren kardeşinden gerilla taktiklerini öğrenmiş, louisbourg ve montreal'de amherst'in buyruğunda hizmet etmiş ve wolfun askerlerine de quebec'te abraham tepeleri'ne tırmanmada liderlik etmişti. 1772 ile 1774 yılları arasında hafif piyade gruplarını alay saflarında toplama sorumluluğunu üstlenmişti. clinton, newfoundland' de doğmuş, newfoundland ve new york'ta büyümüş, muhafız alayına katılmadan önce new york milislerinde hizmet görmüş ve askeri hiyerarşide yükselişi 'meteora' benzetildiği kıta avrupası'nda faaliyet göstermişti.
cornwallis de kendisini yedi yıl savaşları'nda fark ettirmişti. sonradan mysore' daki çatışmalarda, bir dizi zafer kazanarak, ingiltere'nin, güney hindistan'ın kontrolünü ele geçirmesini sağlamış ve bu süreçte wellington dükü olacak genç sir arthur wellesley'e yol gösterici olmuştur. irlanda'daki 1798 ayaklanması'nda, cornwallis, sadece becerili bir stratejist olarak kendini göstermekle kalmamış, bu arada buyruğundakilerin kabalıklarını daimi frenleyici bir bilge ve hümanist bir insan olarak da davranmıştır. anlaşılacağı üzere, bu komutanlar, becerisiz ve beceriksiz komutanlar değildiler.
ama şayet amerikan bağımsızlık savaşı'ndaki ingiliz baş komutanlığı, yetersiz ve beceriksiz değildiyse, o vakit tarihçilerin yeterince izah etmediği bir derecede üşengeç, istikrarsız, kayıtsız, hem de uyuşuktu. fırsatlar, bu fırsatları yakalayan veya fırsatların üzerine saldıran işbilir insanlar tarafından önem vermemişti. operasyonlar, hemen hemen uyur gezer gibi ve uyuşuk bir havada yapılmıştı. savaş oldukça sade bir şekilde, aynı komutanların amerikan sömürgecilerinin dışındaki düşmanlarla kapıştıklarında gösterdikleri acımasızlık türünde ve zafer için ihtiyaç duyulan acımasızlıkta yürütülmemişti.

gerçekte ingiltere, kuzey amerika'daki savaşı tamamıyla askeri nedenlerle kaybetmemişti

savaş, tamamiyle diğer etkenler yüzünden kaybedilmişti. bu savaş iki asır sonra amerika birleşik devletleri'nin vietnam'da yapacağı savaştan daha popüler olmayan bir savaştı. ingiliz halkı, ingiliz hükümeti ve tüm askerleri, subayları ve komutanlarıyla savaşa katılan ingiliz personeli için de popüler değildi. clinton ve cornwallis'in ikisi de zorlamayla ve son derece isteksizlikle savaşmışlardı. howe, devamlı olarak kızgınlığını, mutsuzluğunu ve mesuliyet yüklendiği komutanlığın düş kırıklığını belirterek, daha da dik başlı hareket ediyordu. kardeşi amiral howe da aynı duygular içerisindeydi. söylediğine göre sömürgeciler yeryüzündeki en kalpsiz ve en tehikeli insanlardı.
amherst, daha da savaşkandı. çatışmalar patlak verdiğinde, 59 yaşındaydı. washington'dan 15, howe'dan 12 yıl daha yaşlı olmasına karşın hali hazırda operasyonlara mükemmel bir şekilde katılabiliyordu. yedi sene savaşları'ndaki başarısını takiben virgina valisi olmuş ve şef pontiac'ın yönettiği kızılderili ayaklanması'nda gayri muntazam savaşlardaki kabiliyetlerini geliştirmişti. amerikan bağımsızlık savaşı başladığında, ingiliz silahlı gücünün baş komutanıydı ve 'masa başı işinin' getirdiği bürokrasi ve can sıkıntısından rahatsız oluyordu. amherst, kuzey amerika' da komutanlığı aldığında ve daha önceki astı howe ile beraber 20 sene önce fransızlar'a karşı sergilediği enerjik seferde, olaylar sorgulanamaz bir biçimde farklıklar gösterecekti. amherst de istemeyerek yerini savunan diğerleri gibi aynı memnunsuzluğu sergiledi ve kendisinden üst kademede olanlar amherst'e hoşgörü gösterdiler. ilk teklif, 1776'da geldi ve amherst bunu kibarca reddetti. ocak 1778'de yeni bir teşebbüste bulunuldu. bu sefer kendisine hiç sorulmadı dahi. kral 3. george, amherst'i amerika'daki baş komutanlığa atadı ve oradaki savaşı kontrol altına alması isteğinde bulundu. görevinden çekilme korkusuyla amherst, kralın direk buyruğunu reddetti. hükümet azalarının de kendisini ikna etme gayretleri tesirsiz kaldı.
İngiliz birlikleri, amherst için, howe için, diğer tüm ingiliz komutanları için ve ingiliz halkının çoğu için amerikan bağımsızlık savaşı bir tür iç savaş niteliğindeydi. gerçekte, kendilerini, kendi mağlubiyetlerinde, sadece dil, kalıt, anane ve düşünce olarak bağlı olmayıp bu arada bir hayli vaziyette, gerçek aile bağlarıyla da bağlı oldukları ingiliz emsalleri olarak tanımlanan rakiplerine karşı kapıştırılmış olarak görmekteydiler. fakat bundan daha fazlası da vardı. görmüş olduğumuz gibi xviii. asır ingilteresi'nde masonluk, bilhassa eğitimli sınıfı, profesyonel insanlan, devlet memurlarını ve yöneticilerini, eğitmenleri, kamu oyunu şekillendiren ve belirleyen insanları içeren tüm cemiyeti kapsayan bir örgü halini almıştı. masonluk, aynı vakitte çağının mentalitesini etkileyen ortamda genel bir psikolojik ve kültürel atmosfer oluşturmuştu. bu vaziyet, bilhassa arazi localarının, insanları, birlikleri, komutanları ve birbirleriyle bağladıkları bağlayıcı bir çatı oluşturduğu askerlikte geçerliydi. ve bunun ötesinde kast ve aile bağlarından yoksun olan 'sıradan askerlerin arasında, ki subay sınıfı bundan yoksun değildi, daha da geçerliydi. amerikan bağımsızlık savaşı esnasında, savaşa iştirak eden askeri personelin çoğu, her iki taraftaki komutan ve insanlar, ya kendileri mason'du veyahut masonluğun fikir ve değerleriyle doymuşlardı. arazi localarının gerçek yaygınlığı, mason olmayanların dahi müessesenin ideallerine kararlılıkla bağlanmasına kapı aralamıştı. bu ideallerin çoğunun, sömürgecilerin uğruna savaştığı ideallerle somutlaşmış görüldüğünü söylemek yanlış olmaz. sömürgecilerin deklare ettiği ve daha sonra bağımsızlık için uğruna savaştığı ilkeler, belki rastlantısal, fakat hali hazırda yaygın olarak masonik'ti. ve ingiliz genel kurmayı için olduğu kadar erat için de yalnızca emsalleri ingilizler ile değil, ama aynı vakitte masonik kardeşleriyle giriştikleri bir savaştı. bu gibi durumlarda, ceberrut olmak genelde zordur. bu tabiidir ki ingiliz komutanlarının vatana hıyanetten suçlu olduklarını göstermez. tüm olanlardan sonra onlar, profesyonel askerlerdi ve istemeye istemeye olsa da görevlerini yerine getirmek zorundaydılar. ama görevlerini oldukça zorlukla yerine getirmenin ıstırabı içerisindeydiler ve bundan fazlasını da yapamazlardı.
ne yazık ki, ingiliz genel kurmayı arasında bulunan masonlar'ın tespit etmesine ait ne bir aza kayıt listesi, ne bir sicil ne de belgeleme bulunmaktadır. kaide olarak, askerlerin çoğu arazi localarına isimlerinin ve soyadlarının baş harfleriyle kaydedilmişti. arazi locaları da hem kayıt tutmakta hem de tutulan kayıtların saklanması için ana locaya vermekte gevşeklikleriyle tanınmıştı. arazi locası kurulduğunda veya tanındığında, kendisine destek veren uzuvla ilişkisini çoklukla kaybetmekteydi. bu, bilhassa kendi kayıtlarıyla dahi yeterli derecede meseleleri olan irlanda büyük locası'nın berat verdiği localar için geçerliydi; ve görmüş olduğumuz gibi ilk arazi localarına berat veren de irlanda büyük locası'ydı. kimi vaziyetlerde ise arazi locaları başka arazi localarına berat vermekteydi ve özgün ana locanın bundan haberi bile olmamaktaydı. ve alaylar terhis edildiğinde veya birleştirildiğinde, alay locaları göç etmekte, değişmekte, kendilerini nakletmekte ve bazen de fark destekçi uzuvlardan patent almaktaydılar. hem de askeriyenin dışında bile belgeler genelde perişan bir şekilde düzensizdi. sözgelimi iii. george'un üç kardeşi de mason olarak bilinir. bunlardan biri olan cumberland dükü, sonradan ingiltere büyük locası'nın büyük üstadı olmuştur. yeniden de sadece gloucester dükü henry'nin 16 şubat 1766' da girişine konusunda kayıtlar mevcuttur

bir tarihçinin zayıf bir ihtimalle yurtdışında inisiye olduğunu belirtmesine karşın o zamanlar mason olan york dükü'nün nerede, ne vakit ve kimin tarafından inisiye edildiğine konusunda bir belirti bulunmamaktadır. şayet bir krallık prensiyle alakalı veriler bu kadar rastlantısal ve düzensizse, askeri komutanlar için daha da beterdir.
bundan dolayı howe, cornwallis ve clinton'ın mason olup olmadıklarının araştırılamaması şaşırtıcı olmasa gerek. yeniden de kendilerinin mason olduklarına konusunda ehemmiyetli bilgiler mevcuttur. silahlı güç komutanı olmadan önce hizmet etmiş olduğu dört alaydan üçünün arazi locası vardı; ve albay olarak bunların loca etkinliklerine göz yumacak, en azından yönetecekti. daha da ötesi görmüş olduğumuz gibi howe amherst ve wolfe'un buyruğunda masonluğun şaha kalktığı bir silahlı güçte hizmet etmişti. amerikan bağımsızlık savaşı esnasında, fikir ve ifadeleri mason olarak bilinenlerle tamamiyle uyuşmaktaydı. ve kuzey amerika' da komutanlığı altındaki 31 alaydan 29'unu arazi locaları oluşturmuştu şayet howe'un kendisi mason değilse, masonluğun tesirinde olan bir şeyi özümseyemezdi, fakat o özümsemişti.
aynı şey howe ile bilhassa iyi ilişkiler içinde olan cornwallis için de geçerliydi. cornwallis de silahlı güç komutanı olmadan önce iki alayda hizmet etmiş ve bunlardan birinde albaylık yapmıştı. her ikisinin de arazi locaları vardı. görmüş olduğumuz gibi sonradan korgeneral olan cornwallis'in amcası edward, nova scotia valisi olmuş ve orada 1750 seneninde bir loca kurmuştu. ve sahiden tüm cornwallis ailesi, xvııı. ve xıx. asırlar süresince, ingiliz masonluğunun en tanınmış kişi isimleri arasındaydılar.
clinton'a gelince... ispat eder, daha da çapraşıktır. silahlı güç komutanı olmadan önce istihkam alaylarında değil fakat son vakitlere kadar arazi locaları olmayan muhafız alayında hizmet etmişti. diğer taraftan yedi sene savaşları'nda çağının en etkin ve nüfuzlu masonları'ndan biri olan brunswick dükü ferdinand'ın buyruk subayı olarak görev yapmıştı. ferdinand, masonluğa 1770'te berlin'de kabul edilmişti. 1770'te ingiltere büyük locası'nın himayesinde brunswick dukalığında şehir büyük üstadı oldu. bir sene sonra 'sıkı izleyiş riti'ne katıldı. 1776'da hesse prensi kari ile beraber hamburg'da hatırlı bir loca kurdular. 1782' de tüm avrupa masonluğunu kapsayan ehemmiyetli kurultaylardan biri olan willilmsbad konvauim oluşturdu. ferdinand'ın emir subayı olarak clinton, masonluk ve onun ideallerini sorgulanamaz bir biçimde benimsemiş olmalıydı. daha da ötesi ingiliz ordusu new york'u abluka etmekle meşgulken, 25 haziran 1781 'de 210 numaralı loca'nın üstad-ı saygıdeğeri ve kardeşlerinin 'yahya peygamber günü' nü kutladıklarına dair bir kayıt hali hazırda mevcuttur. bu kayda göre:
kral ve zanaatin, kraliçe ... ile masonlar'ın eşlerinin sir henry clinton ve tüm sadık masonlar'ın amiral arbuthnot ve tüm ıstırap çeken masonlar'ın general knyphausen ve reidesel... ve ziyaretçi kardeşler'in lord cornwallis ve rawdon ... ile kadim kardeşlik örgütü' nün haysiyetine kadehler kaldırılmıştı.

böylelikle masonluk, hem ingiliz ordusuna hem de asi sömürgelere dağılmıştı.

bu noktada üstünde durulması şart olan, yeniden de takip eden belirtilerin örgütlü 'masonik komplo' sunun rastgele bir türünü ispat etmediğidir. amerikan bağımsızlık savaşı üzerine çalışan tarihçilerin çoğu, savaşın masonluk ile alakası açısından iki kampa ayrılmıştır. birtakım yazarlar, savaşı, dikkatlice tasarlanmış büyük bir tasarım çerçevesinde masonlar'ın entrikalarıyla tertip eden, uyarlanan ve yönetilen bir hareket, bir 'masonik olay' olarak tasvir etmeyi düşünmüşlerdir. bu gibi yazarlar, genelde masonlar'ı içeren uzun listeler aktarmışlardır ki, bu da ellerinde aktarılacak listeler olduğunu ispat eder ve bu gibi listelerde netlikle eksiklik de yoktur. diğer taraftan ananeci tarihçilerin çoğu da mücadelenin masonik istikametini tamamen atlamışlardır. hume, locke, adam smith gibi felsefeciler ve fransız feylesoflardan yeterince yararlanılmış, fakat bu gibi düşünürlere yol gösteren, düşünceleri için bir tür meşime içindeki sıvı gibi hareket eden ve bu tür düşüncelere popülerlik kazandıran masonik etraf hoşlanmıştır.
gerçekte, masonik bir entrika yoktu. bağımsızlık bildirgesini imza atan 56 kişiden sadece dokuzu, netlikle mason olarak nitelendirilebilirken, diğer 10'unun yalnızca mason olma ihtimali vardı. sömürge silahlı gücündeki karargah subaylarının 74'ünden 33'ü, vesikaların ortaya koyduğuna göre mason'du.

masonların, bir kaide olarak aza olmayan meslektaşlarından daha elit, olayların gidişatını görmede daha ileri görüşlü olduklarını kabul etmek gerekir. hem de evvelce tertip eden büyük tasarımlara karşı verilecek her tür kararda bile birlikte çalışıyorlardı. böyle davranmamak onlar için imkansızdı. amerikan bağımsızlığının doruğa yükselmesindeki hareket, gerçekte doğaçlamanın kararlı ve devam eden uygulaması ve bugünkü deyimle bir tür kendine has 'hasar kontrolü' niteliğindeydi. beklenmeyen oldu bittilere göğüs gerilecek, bunlar kabul edilecek, sınırlanacak ve bir sonraki oldu bittiler, yeni bir hazırlıksız yapılmış uyum ve derleme dizisi dikte ettirene kadar aynı anda bir basamak daha ileride kullanılacaktı. bu sürecin tümünde, masonluk sınırlayıcı ve yatıştırıcı hareket etme eğiliminde olmuştur. 1775'te birtakım aşırı kökten, ingiltere ile bağlan tamamen kesmek için kışkırtıcılık yapmaktaydı. yine de bir mason olarak, bunker hill'teki sömürge askerlerinin sonraki komutanı general joseph warren, bugün ulster birliği yanlıları, olanları sezinleyen deklarasyonlar yayınlamakta ve meclis'te alan okumakla birlikte tahta bağlı olduğunu bildirmekteydi. washington da aynı vaziyetteydi; hem de bağımsızlık bildirgesi'nden bir yıl sonra 1777 aralık ayında franklin, savaşın hızlandırılmasına kapı aralayan vaziyetler düzeltilirse, tüm bağımsızlık düşüncelerinin ayrılınmasına hazırlanıyordu.
böylelikle 'masonik komplolardan söz etmek ahmakça olduğu kadar tamamen masonluğa indirgemek de ahmakça olur. nihayetinde masonluğun yaydığı düşünce akımlarının masonluğun kendisinden daha can alıcı ve daha yaygın olduğunu ispat eder. savaştan ortaya çıkan cumhuriyet mübalağa etmesiz bir 'masonik cumhuriyet' değildi. masonik idealler için masonlar tarafından masonlar için heyetmiş bir cumhuriyet de değildi. ama bu idealleri somutlaştırmış, bu ideallerden son derece etkilenmiş ve bu ideallere borçlu olmuştur. bir masonik tarihçinin yazdığına göre:
" ... masonluğun bu [amerikan] hükümetin kuruluş ve gelişmesinde hiçbir müessesenin tesirli olamadığı kadar büyük bir tesiri olmuştur. ne genel tarihçiler ne de masonluğun üyeleri ilk 'anayasal toplantı' günlerinden bu yana, amerika birleşik devletleri'nin masonluğa ne kadar minnettar olduğunun ve bir ulusun doğuşunda ve bu muasırlığın hudut taşlarının kuruluşunda ne kadar büyük bir katılımda bulunduğunun farkında değillerdir."

Kaynakça:
 
 

3 Mayıs 2020 Pazar

Diego Velazquez: Las Meninas (Nedimeler)


Orta Çağ İspanyasının en önemli ressamı Diego Velazquez'in 1656'da yaptığı Las Meninas (Nedimeler) tablosu hakkında bilgiler.

Öncelikle o tablo: Las Meninas (Nedimeler) bize ne anlatıyor?

Resmin bulunduğu oda, ressam Velasquez'in alkazar kalesindeki stüdyosudur. Bu oda, daha önceleri dünyanın en bahtsız insanlarından birisi olan kral 4. Felipe'nin 17 yaşında ölen oğlu Baltasar'a aittir. Resimde görünen oda, 1656 yılında yani resimin yapıldığı tarihte içinde rubens'in resimleri ağırlıklı olmak üzere bir çok resim barındırmaktadır. Tam karşıda, duvarda yukarıda asılı duran iki resim de rubens'in çalışmalarının birer reprodüksiyonudur. Yani, oda hayali değildir. Mekan, gerçektir. Ressamın bu resmin mekanı olarak bu odayı seçmesi, yani kralın biricik ölen oğlunun odasını seçmesi, hayatın yani o anda odada gerçekleşen an ile ölümün yani bir zamanlar yaşayan kralın oğlunun ölümünün bir kesişimidir. Yaşam ve ölüm. Gerçek ve reprodüksiyon yani gerçek olmayan.


Velasquez, hayatı boyunca yaptığı resimlerde hiçbir zaman las meninas boyutlarında bir resim yapmamıştır. Bu resim kendisinin yaptığı en büyük boyuttaki resimdir. Las meninas'ta görülen kanvas ise büyük boyutlarda bir kanvastır. Daha önce defalarca kralın ve kraliçenin resimlerini yapmış olan ressam, hiçbir resminde kral ve kraliçeyi bu denli büyük boyutta bir kanvasta resmetmemiştir. Arkada siluetleri yani bir nevi reprodüksiyonları görülen kral ve kraliçenin yansımalarının, velasquez'in o sırada resmini yapmakta olduğu kanvastan gelmesi ise geometrik olarak mümkün değildir. Çünkü kanvas neredeyse 30 derece açıyla aynaya açı yapmaktadır. İşte bu nedenlerden dolayı resimde görülen resim, las meninas'ın kendisidir. Yani arkası bize dönük olan ve bize gösterilmeyen resim de las meninas'ın kendisidir.


Kral ve kraliçenin yansımalarını geometrik olarak değerlendirecek olursak, kral ve kraliçenin aynadan yansıyabilmeleri için tam olarak kanvasın çaprazında ayakta durmaları gerekir. Sanki resimde, kral ve kraliçe odaya aniden girmişler de o anda orada bulunan infanta margarita, nedimeler, cüceler ve yanındaki saray korumasına bir şeyler fısıldayan dul kadın- kendisi resmin yapıldığı tarihte yani tam olarak 1656'da kocasını kaybetmiştir- hepsi birden odaya giren kral ve kraliçeye bakmaktadırlar. aynanın yansıması kral ve kraliçe'nin odada bulunduğunu kanıtlar gözükse de, kral ve kraliçenin kesin olarak odanın içinde olduğunu kanıtlayan şey de kapının başında odaya girdiği ya da çıktığı belli olmayan kişidir. Bu kişinin adı jose nieto'dur ve kral ve kraliçenin saray erkanında her zaman yanlarında bulunan bir kişidir. Eğer jose nieto odanın içindeyse, kral ve kraliçe de o odada bulunur. Böylece kral ve kraliçe, odanın bizim görmediğimiz yüzeyinde bulunmaktadırlar. Ancak geldikleri yönde odaya açılan başka bir kapı bulunmamaktadır. Yine gerçek ve reprodüksiyon birlikte.Bir başka nokta, kapının ardındaki boşluktur. Işığı kullanmayı çok iyi bilen ressam, nedense, aynanın üzerindeki yansımadan odanın açılan pencerelerinden odaya sızan ışığa kadar tüm aydınlatmayı mükemmel biçimde resmetmişken, kapının ardına kapının kenarındaki perde dışında hiçbir şey çizmemiştir. Sanki oda, boşlukta bir yerde salınıyormuş gibi odanın ötesini bomboş bırakmıştır. Ki bu boyutta ve ayrıntıda yapılan bir resim için gözden kaçan bu ayrıntı, odayı gerçeğin dışında bir yere koyar.

Ve gözlemci. Siz de bu resme bakarken bu resme dahilsiniz. Çünkü resmin sınırları aynanın varlığıyla birlikte odanın içinde bulunan kral ve kraliçeyle birlikte aslında sizi de yansıtır. Aynanın ötesinde duran bizler, gerçekten var olan bu odaya, bir resimden bakınca, aynanın öteki tarafındayızdır. Tıpkı kral ve kraliçe gibi. Ancak bizler değil kral ve kraliçe yansır aynaya. Ancak velasquez, resimde tam olarak resmin odak noktasına yani bize bakmaktadır. Sanki oradan bizi içeriye çağırmaktadır.


Resimde görülen kanvasta yer alan resmin kendisi de las meninas olduğu için, bu resim aynen michel foucault'nun dediği gibi reprodüksiyonun reprodüksiyonudur. Aynada yer alan kral ve kraliçenin yansımasının tıpkı velasquez'in venus'ünde olduğu gibi blur olması, kral ve kraliçe'nin yani bir yerde iktidarın aslında sadece bir imajinasyon olduğunu anlatır. Kanvas'ın yanında yer alan resmin içindeki nedimeler, infanta, cüceler ve dedikoducu ikili son derece net olarak görünürken, bakış açısının uzağında yer alan kral ve kraliçenin odadaki varlığını kesinleyen jose nieto ve aynadaki yansımalar o derece fludur. Ancak biliyoruz ki uzakta gördüğümüz aynanın içindeki kral ve kraliçe ve jose nieto net olsaydı, bu kez de hemen önümüzde duran ressam ve diğerleri blur görünecekti. Ancak ressam aynen gerçek hayatta olduğu gibi gözümüzün önünde duranı net olarak resmetmiş, uzakta duranı bir fizik kuralını gerçekleştirir gibi olsa da blur resmetmiştir. Ancak tüm perspektifte yani evrendeki tüm objelerde blurluk bulunmaz. Her şey aslında nettir.Bu da bir illüzyondur.

Kaynakça:


Etiketler

antik roma (5) antik (4) roma (4) savaşı (4) zihinler (4) agarta (3) atlantis (3) avrupa (3) cumhuriyet (3) dünya (3) evrim (3) günü (3) kiralık (3) mu (3) polonya (3) sparta (3) şambala (3) agarta ve şambala (2) birinci dünya savaşı (2) doktor (2) fransa (2) fuarı (2) havari (2) ingiliz (2) isa (2) kitap (2) krakow (2) latince (2) mart (2) mitoloji (2) modern (2) nato (2) nazi (2) of (2) osmanlı (2) poland (2) saint (2) seal (2) simülasyon teorisi (2) spartan (2) tanrı (2) the (2) ww2 (2) çanakkale (2) 1 (1) 10 kasım (1) 12 mart (1) 17 march (1) 17 mart (1) 18 (1) 1807 (1) 1846 (1) 1915 (1) 1916 (1) 1923 (1) 1926 (1) 1950 (1) 1953 (1) 1963 (1) 1972 (1) 1984 (1) 1992 (1) 2 (1) 2002 (1) 24 kasım (1) 29ekim (1) 3 (1) 3 aralık (1) 4 (1) 451 (1) 4temmuz (1) 8 (1) Classical (1) E.T. (1) Erich von Däniken (1) Generalfeldmarschall (1) Schindler (1) Simo (1) Termopylae (1) Vivaldi (1) WWII (1) adası (1) afrika (1) akciğerli (1) akhilleus (1) akif (1) aldous huxley (1) alien (1) alman (1) amerikan (1) annunaki (1) antalya (1) antik mısır (1) arabaları (1) arap (1) arditi (1) ars longa (1) astronot (1) atahualpa (1) atatürk (1) atlı (1) attack (1) ayaklanma (1) ayla (1) azerbaycan (1) aziz (1) balık (1) baron (1) barry (1) barry seal (1) barselona (1) bartholomew (1) bayramı (1) başkentleri (1) benim (1) beren saat (1) bilinmeyen bir kadının mektubu (1) birinci (1) birleşmiş milletler (1) biyoloji (1) bizans (1) black (1) black friday (1) blizkrieg (1) bluetooth (1) bozkurt (1) bugün (1) böcek (1) cajamarca (1) call (1) call of duty (1) camridge analytica (1) can yayınları (1) canavar (1) canlı yayın (1) castle (1) casus (1) cemmat (1) cepherkülü (1) cesur yeni dünya (1) cicero (1) circus (1) color festival (1) cuma (1) dalga (1) dava (1) davinci (1) dead (1) death (1) demir (1) demir maskeli adam (1) demirağ (1) denizli (1) devrim (1) deyişler (1) die (1) diego velazquez (1) distopya (1) doktrini (1) dolar.thaler.usd.uranyum (1) doodle (1) double u (1) double v (1) doğal seçilim (1) doğu roma (1) dragon roll (1) duolingo (1) duty (1) dönüşüm (1) dünya kupası (1) dünyam (1) düzen (1) earth (1) ebulfez (1) edvard munch (1) elmas (1) elçibey (1) engelsiz (1) english (1) enver paşa (1) erdal beşikçioğlu (1) ermenistan (1) ersoy (1) erwin (1) evrim ağacı (1) extraterrestrial (1) fabrikası (1) facebook (1) fahrenheit (1) fahrenheit 451 (1) fermi (1) fermi paradoksu (1) festivali (1) fetih (1) filistin (1) flatliners (1) fortress (1) fransız (1) fransız devrimi (1) franz kafka (1) friday (1) gaga (1) gemi (1) genetik (1) george orwell (1) germany (1) gombe (1) google (1) great (1) göbeklitepe (1) han (1) harbi (1) hawking (1) hayha (1) hazreti isa (1) hikayesi (1) hipodrom (1) hippodrome (1) hiyerarşi (1) hocalı (1) hürkuş (1) ibrahim esen (1) idam (1) ihtilal (1) ihtilali kebir (1) ikigai (1) ikinci dünya savaşı (1) ilaç (1) ilber (1) ilber ortaylı (1) ilk (1) ilyas bazna (1) imparatorluğu (1) ingilizce (1) inka (1) iskandinav (1) island (1) ismail enver bey (1) ispanya (1) ispanyol (1) israil (1) istiklal (1) isyanı (1) italian (1) italyan (1) ittihat ve terakki (1) izmir (1) jane goodall (1) japonların (1) joseph (1) judas (1) kabile (1) kadın (1) kadınlar (1) kahama (1) kalende (1) kalesi (1) kanlı (1) kanlı noel (1) kara (1) kara veba (1) kara ölüm (1) karbon (1) kardaşev (1) kardaşev ölçeği (1) kartel (1) kasakela (1) katliam (1) katliamı (1) kaza (1) kemal (1) kiraliık (1) kiralık zihinler 1 (1) kiralık zihinler 2 (1) kiralık zihinler 3 (1) kiralık zihinler 4 (1) kitap fuarı (1) konyaaltı (1) kore (1) kral (1) kraliçe (1) kurs (1) kurt (1) kurtlar (1) kuruluş (1) kültür başkenti (1) kütüphaneci (1) kıbrıs (1) kızların suskunluğu (1) kızıl (1) labe (1) lakedaimon (1) lambda (1) las meninas (1) lave (1) leonidas (1) list (1) listesi (1) lomza (1) lotus (1) luger (1) lupercalia (1) lupercalia festivali (1) mahkeme (1) marşı (1) maskeli (1) maximus (1) maya (1) medeniyet (1) mehmet (1) memento (1) men (1) metro (1) metrosu (1) milli takım (1) modern seçilim (1) molon (1) mori (1) moscow (1) moskova (1) muavenet (1) music (1) mustafa (1) mutlu (1) mühendisliği (1) münih (1) naim süleymanoğlu (1) ne (1) nedimeler (1) neuschwanstein (1) ninja (1) noel (1) norveç (1) norway (1) nur yerlitaş (1) nuri (1) olayı (1) olimpiyat (1) ortaylı (1) ortaçağ (1) oskar (1) osowiec (1) panzer (1) parabellum (1) paradoks (1) paradox (1) paris (1) paristen sevgilerle (1) pat barker (1) patrick (1) pers (1) pizarro (1) podcast (1) red (1) red alert 2 (1) remus (1) ressam (1) romalı askerler (1) rommel (1) romulus (1) ronald reagen (1) rose (1) rose adası (1) rose island (1) rus (1) saint patrick (1) saldırısı (1) samurai (1) samuray (1) sara is missing (1) savaşçı (1) saygı (1) science (1) selanik (1) sevgi (1) sevgilerle (1) sevgililer günü (1) seçilim (1) simulacra (1) sirius (1) sirius a (1) sirius b (1) sirius yıldızı (1) skalası (1) society (1) soldier (1) sorun (1) sosyoloji (1) sovyetler (1) soyqırımı (1) soğuk savaş (1) space (1) spirituelism (1) sscb (1) st (1) st patrick (1) stalin (1) stefan zweig (1) stephen (1) stolk (1) sushi (1) suşi (1) sümer (1) sürü (1) sırrı (1) tahsin (1) tank (1) tanrıların (1) tanrıça (1) tanzanya (1) tarih (1) tarih dosyası (1) tarihi (1) tecavüz (1) teknoloji (1) termofil (1) terör (1) thy (1) tilkisi (1) timur (1) tinycards (1) tip 1 (1) tip 2 (1) tip 3 (1) tip 4 (1) tip 5 (1) tip a (1) tip omega (1) treni (1) trident-javelin 2017 (1) troya (1) turist (1) türkiye (1) tıp (1) ulusal park (1) ussr (1) uygarlık (1) uyuşturucu (1) uzaylı (1) uçak (1) uğur yücel (1) v (1) valhalla (1) veba (1) veba doktoru (1) vecihi (1) viking (1) violence (1) violence and society (1) vita brevis (1) w (1) warrior (1) wave (1) welle (1) white (1) wolf (1) wolves (1) ww1 (1) xocalı (1) yahuda (1) yazıcı (1) yaşam (1) yehuda (1) youtube (1) yurdu (1) yüzyıl (1) yıldız (1) yıldız savaşları (1) yıldız savaşları projesi (1) zaferi (1) zırhlı (1) çizgi (1) çizgi ötesi (1) çiçero (1) çöl (1) çığlık (1) ölçeği (1) öpücüğü (1) ötesi (1) öğretmenler günü (1) ümraniye (1) ütopya (1) şehirleşme (1) şempanze (1)